Siyasette en önemli hususlardan biri tutarlı bir politika izlemektir.
Yani söylemlerinizle eylemleriniz arasında çelişki olmayacak.
Niye şaşırıyorsunuz? Yanlış bir şey mi söyledim?
Biliyorum, içinizden “Bırak söylemle eylemi, eylemi olmayanların söylemleri birbirini tutmuyor!” diye isyan ediyorsunuz.
Yapmayın.
Her ne olursa olsun, doğruyu söylemek vazifemizdir.
Biz şimdi “Büyük Türkiye” demiyor muyuz? Çağ atlamaktan bahsetmiyor muyuz?
Vizyonumuz 783 bin kilometrekareye sıkışmaktan kurtulup, Afrika’nın bir ucuna kadar yardım elimizi uzatabilecek hale gelmedi mi?
O zaman AK Parti adındaki adalet ve kalkınmayı İzmir’e çok görmeyecek.
Üç milyon Suriyeliyi barındıran Türkiye, İzmirliye mi sahip çıkamayacak?
Ne yapalım yani oradaki vatandaşımız ille de CHP tarafından yönetilmekle huzur buluyorsa?
İzmirliler duş alamasın mı yani?
Koksunlar mı?
Diyeceksiniz ki, mesele sadece su mu? Ulaşımda otomasyona geçememek, nostaljik bilet kullanmak ayıplanacak bir şey değil ki?
Eskiden İstanbul belediye otobüslerinde de kağıt bilet kullanılıyordu. Hatta şoförün arkasında özel bölmesi olan biletçiler bile vardı.
Her şeyden önce İzmir Türkiye’nin çağdaşlığının simgesi, ilericiliğinin kalesidir.
Korumak ve kollamak her Türk vatandaşının boynuna borçtur.