İnsanların nerede durduklarını tanımlarken kullandığımız aidiyet sıfatları anlam kaymalarına uğramış durumda.
Ülkücü kimdir bugün?
Veya milliyetçi!
Veya sosyalist?
Muhafazakâr başlığı altında tanım çok: Dinci, dindar, mürteci, tarikatçı, İslamcı…
Ulusalcı ve milliyetçinin ayrı ayrı yönleri işaret etmesi kadar absürt bir popüler lügat dünyasında konuşuyor ve düşünüyoruz.
Düşünmek daha önce olmalı…
Biz sonra yapıyoruz.
Aslında ikisini de yapıp yapamadığımız su götürür bir tartışmadır.
xxx
Şimdi araya Türk Dil Kurumu’nun “millet” tarifini sıkıştıralım.
Millet: 1- Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu. 2- Bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes. 3- Benzer özellikleri olan topluluk…
“Millet” kavramı ülkelere ve ideolojilere göre de farklılık gösteriyor. Fransızlar kültür birliğini yeterli görürken, Almanlar soy birliğinin altını kalınca çiziyorlar.
Nihal Atsız ile Seyyid Ahmed Arvasi’nin milliyetçiliklerinin temel farkı “ırk” ve “iman” üzerinden kendini gösteriyor.
İsmet Özel, “Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir.” dedi ve bambaşka bir tartışma konusu açtı. Ama kafirle çatışmayı göze alan Müslüman Çerkez veya Müslüman Kürt “yahu ben Türk değilim” dediği zaman ne yapacağız?
xxx
Çok sıkılıyorum.
Bu nasıl içinden çıkılmaz bir manzaradır.
Birleşmemiz gereken asgari şartların tarifini yapamıyoruz.
Ayrışmamızı isteyenlerin üzerimize yapıştırdığı sıfatlardan problem üretiyoruz.