Beni hasbelkader okuyanlar bilir veya tahmin ederler ki, muhafazakâr bir çevrede yetişmiş, dini hassasiyetleri olan çevrelerde bulunmuş, düşünceleri itibariyle de kendini “Osmanlı Torunu” olarak ifade etmekten hoşlanan bir vatanseverim.
Fakat kimliğini saklamayan ve vatanseverliğine inandığım her insan benim kardeşimdir.
Mesleğe başladığım Türkiye Gazetesi o yıllarda 20 bin tirajlı mütevazı bir gazeteydi.
Dolayısıyla muhabirlik yaparken, inancı ve hedefleri her ne kadar yüksek olursa olsun, kaba bir ifadeyle “küçük gazete” mensubu olmanın sıkıntısını yaşardık.
Yıllar geçti, o gazete tiraj rekorları kırdı.
Sevindik ve coştuk ama insani münasebetlerimizde hiçbir zaman tepeden bakan bir ukalalık içine girmedik.
Ama…
Zaman Gazetesi balya balya iş adamları tarafından tirajlanırken bambaşka bir tablo ortaya koydular.
Yanlarına yaklaşılmıyordu.
Mesela yeni bir kitabım çıktığı zaman, Zaman gazetesine tanıtım için yollamazdım bile.
Çünkü FETÖ hakimiyetine girdiği andan itibaren akıllara seza bir kibir ve büyüklenmeyle kendileri dışındakileri ikinci sınıf insan yerine koyup aşağıladılar.
Sonraki dönemimde bir holdingin reklam müdürlüğünü yaptım. Dolayısıyla Zaman’ın reklam yetkilileri geldiği zaman da direttikleri fiyatlar, sergiledikleri tavırlar aynı kibrin ve büyüklenmenin açık işaretlerini taşıyordu.
Dolayısıyla biz Zamancılara hep mesafeli olduk.
Mesafeyi onlar koydu.
Yahudilerin, Yahudi olmayanlara bakışındaki arıza söz konusuydu.