“Sabahları uyanmak, yataktan kalkmak dert. Gün içinde, hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Yediğimden, içtiğimden, okuduğumdan, dinlediğimden, izlediğimden keyif almıyorum. Sürekli bir sıkılma, bezginlik, güçsüzlük, yorgunluk hissi… Yapmam gereken küçük, kolay bir iş bile gözümde büyüyor. Ayrıca bazen belim ağrıyor, bazen sırtım, bazen bacaklarım, bazen başım, bazen de hepsi… Gergin, tahammülsüz, üşengeç, aksi, depresif, mutsuz, umutsuz biri olup çıktım” diyenler adına Psikiyatr Dr. Cumhur Boratav’ı aradım ve sordum: “Şu meşhur ‘tükenmişlik sendromu’ mu bu yaşadığımız? Ve tabii, ne yapacağız?” İşte Boratav’ın cevapları…
BELİRSİZLİK TÜKETİYOR
- Şu anda toplumun yüzde 20’sinin bir ilaç kullanmasını gerektiren düzeyde semptomu var.
- Var olan stres belirsizliğe dayanıyor. Kapanmalar-açılmalar, ne zaman biteceği belli olmayan bir belirsizlik en kötü stres pozisyonu.
- Hastalık bulaştı-bulaşacak tedirginliği de tükenmeyi oluşturan bir stres.
- İlk insanın yaşadığı mağaralar, şu anda bizim evlerimiz. İlk insan geceleri ya da hava kötü veya bir tehlike olduğunda mağarasındaymış. Onun dışında hep dışarıda. Belli bir süre yani. Ama şu anda pandeminin bir süresi yok. Tükenmeyi, bezginliği, bıkkınlığı oluşturan stres kaynağı bu süresizlik, belirsizlik.