Türkiye'de her deprem, sel gibi doğal afet süreçlerinde en büyük sınavlarından birini sosyal medya üzerinden veriyor. Bunu pandemide de sık sık yaşıyoruz. Binlerce kişi olay yerinde olsa da olmasa da her duyduğu ya da gördüğü şeyi, henüz doğruluğu dahi ispatlanmadan paylaşıyor. Bu tür sansasyonel iletiler ilgi gördüğü için olay kısa sürede Türkiye gündemine oturuyor. Peki sonra? Aceleyle yapılan paylaşımların çoğu yalan çıkıyor. İşin garibi o an bu saçmalığı kimse üstüne alınmıyor. Bazıları ise sanki olaydan haberi yokmuşcasına paylaşımlarını sessizce siliyor.
SUÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN
Araştırmalara göre yalan haber doğru habere göre 6 kat daha hızlı yayılıyor. Pek çok kişi sırf ‘takipçim artsın’ ya da ‘bir yerlere hoş görüneyim’ gibi garip sebeplerle bu yola başvurabiliyor. Ancak yaptıkları şeyin kanuna aykırı olduğunu bile bilmiyorlar. Yalan haber yaymak, kişilik haklarını zedeleyici sözler yazmak, hakaret etmek, halkı galeyana getirmek, provakasyon yapmak, kaos yaratmak suçtur. Hem hapis hem de para cezaları var.
SAĞDUYULU OLMAK ŞART
Ayrıca kanlı bir resim ya da enkazdan çıkarılan cansız bir beden görüntüleri ne medya etiğiyle ne de insanlıkla uyuşur. Olay yerindeki yakınlarını kurtarmaya gidenlerin bu tür paylaşımları gördüğünde ne hale gelebileceklerini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Özetle sağduyuyu elden bırakmadığımız takdirde işler çok daha kolaylaşacaktır. Bu hafta özellikle deprem gibi milyonların birbirlerine kenetlendiği hayati durumlarda sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiğini anlattık.
ACELE ETMEYİN