Bünyemi öyle bir alıştırdılar ki artık onsuz yapamıyorum. İlk başlarda yılda bir kez yetiyordu. Yılda ikiye çıkardılar. Daha da alıştım. Şimdi yılda dört kez bile beni kesmiyor. Reform paketlerinden bahsediyorum.
Artık Davutoğlu zamanı gibi her hafta açıklansın istiyorum. Açıklanmayınca krize giriyorum. Adam iyiydi, halden anlıyordu… Onlarca paket binlerce eylem planı açıkladı.
Emekliden başlıyor işçi ile devam ediyor, çiftçiye dokunup öğrenciye geçiyordu. Ev hanımları, çocuk bekleyenler, beklemeyip yapanlar, bekârlar… Her türlüsü var. Bütün kesimlere zam, sübvansiyon, teşvik ve bol keseden faizsiz kredi dağıtılıyordu. Tamam, hiç biri gerçekleşmedi ama o zamanlar kafamı dağıtmaya yetti. Şimdi fazlasına ihtiyacım var. Zira reform adı altında açıklanan teşvik paketleri, KDV indirimleri, düzenlemeler, aflar, eylem planları beni kesmiyor. Yapısal reform demeleri gerekiyor. Bu beni ancak kendime getiriyor.
* * *
Paket açmak bile başlı başına bir zanaat… Mesela Bakan Elvan’a hiç paket açtırmayacaksın. Açıklamaları çok yavan… Vatandaşına küçük, tatlı sürprizler yapacaksın. Oysa Elvan’ın açıklamalarında tat yok, tuz yok, heyecan yok, sürpriz yok! Diyor ki; “Bu başlık altında değişik eylemlerimiz var!” Şaka gibi… Mundar etti güzelim eylemi… Neyse ki bir daha ona açtırmadılar paketi, söyletmediler eylemi…
En başarılısını Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci… Kıbrıs’a gidiş yolunda ayaküstü açıklamıştı… Adı “Devrim paketi” idi… Beni kendimden geçirdi. İçine “ilelebet vergi tatili” diye bir kavram vardı. Ne olduğunu hâlâ bilmiyorum ama ismi bile beni günlerce idare etti. Referandum süreci boyunca başkanlığın faydaları anlatıldı. Altın günlerdi. Başkanlık gelince ülke şahlanacaktı, Türkiye uçacaktı, herkes kafes pirzola yiyip sıyırmadan atacaktı. Terör o gün kesilecek, paraya para denmeyecekti. Bak o bayağı bir gitti.