Harika bir maç oldu. 120 dakika biz spor servisi olarak hop
oturup, hop kalktık..
Tribünler de hiç oturmadı, hatta nefes alamadı desek
yeri. Eminim ki evindeki insanlar da tarihe geçen bir
maça tanıklık ettiler. Sonuca üzülsek de Beşiktaş'a bu
sevinci bu heyecanı bize yaşattığı için teşekkür
etmeliyiz. Topun bir Beşiktaş kalesinde, bir de Lyon
kalesine gittiği o kadar çok an vardı ki.. Golü kim
atacak diye nefesler tutuldu.
İlk maçta büyük bir hata yaparak Beşiktaş'ın yenilmesine neden olan
kaleci Fabri, olağanüstü kurtarışlar yaptı.. 2000'de
Arsenal'i dize getiren, Henry'nin o unutulmaz kafavuruşunu
çıkaran Taffarel'i andırdı bazı anlarda.
Hele ikinci uzatmada Ghezzal'in vurduğu topu çıkarışı… Bir de bu
kurtarışlardan bir tanesini penaltılar sırasında yapabilse bu iş
bitmişti..
Çok yaklaşmıştık.. Canımız yandı açıkçası.. Penaltı atışları
sırasında ilk tur sonrası Tosiç ve Mitroviç'in yerine kimler
penaltı atabilirdi diye sorası geliyor insanın.. Elbette
maçtan sonra konuşmak kolay ama baskı altında
ezildiklerini o kadar hissettik ki… Herhalde kimse atmak
isteyince bu iki isim bu şansı kullandı.
Şunu da kabul etmek gerekir ki karşıdaki takımın hücum kalitesi
Avrupa devlerini dahi kıskandıracak seviyede. Beşiktaşlılar terinin
son damlasına kadar harika bir savaş verdi ama karşıda "hak
etmedi" diyemeyeceğimiz, çok iyi top oynayan bir takım
var.
Lyon, bence yarı finale kalan diğer üç takımdan da daha
iyi. Şenol hoca da maçtan bir gün önce aynen şu sözleri
söylüyordu, "Sonuç ne olursa olsun oyuncularımla gurur