Türkiye son yıllarda her kulvarda büyük atılımlara imza attı. Bunlardan nasibini en çok da spor aldı. Tesis bakımından mükemmele doğru yol alıyoruz. Hatta aldık... Ülkemizdeki en önemli organizasyonları en iyi şekilde yapıyoruz. Amatör branşlarda da özellikle bireysel sporlarda önemli başarılara imza attık. Kısacası Türkiye bir spor ülkesi olma yolunda tam gaz ilerliyor. Vodafone İstanbul Maratonu yıllardır süren bir gelenek… Festival tadında geçiyor desek abartmış olmayız. Heyecanın sabah başladığı, günün ilerleyen saatlerine dek sürdüğü bir organizasyon. Her sene katılım artıyor. İnsanlar aileleriyle, sevdikleriyle beraber bu özel günün keyfini çıkartıyor. Amaç hem spor hem sosyalleşmek hem sağlık... En önemli tarafı da İstanbul'un güzelliklerinin birlikte yaşamamız. Hangi gün Boğaz Köprüsü'nde doyasıya koşabilirsinizki? Bu dev organizasyon devletimizin de desteğiyle uluslararası arenada ilgi görmeye başladı. 100 ülkeden 30 binin üzerinde sporcunun katılımı olacak ve profesyonel, çetin bir maraton izleyeceğiz. Elbette uluslararası bir maraton hüviyetiyle dünyanın da takip ettiği bir organizasyon ama halk koşusu benim için daha farklı bir öneme sahip. Halk olarak sporu izlemeyi sevdiğimiz kesin ama ne kadar spor yaptığımız şüpheli. Vodafone İstanbul Maratonu'nun halk koşusu bu sebeple çok önemli. Her zaman en zoru ilk adımı atabilmektir ve belki de halkı spora teşvik etme bakımından bir numaralı organizasyon bu koşu. Bir kere koşan bir daha koşar. Yalnızca olimpik sporcu yetiştirmekten de söz etmiyorum. İlla dünya çapında olma potansiyeli olan isimler spor yapmamalı. Gündelik hayatımıza sporu katabilirsek daha sağlıklı nesiller yetiştirebilmek, daha sağlıklı insanlar olmak için de önemli bir adım atıyoruz. 11 Kasım önemli bir tarih ve bu vesileyle halk koşusuna katılan herkesi bir kez daha tebrik etmek isterim. Önemli olan adımı attınız, şimdi hayatınıza sporu da katma zamanı.