Her zaman söylemişimdir, kaptanlık bir takımdaki en önemli
görevdir. Bu görevi kaldırmak da öyle kolay değildir. Fenerbahçe
maçı sonrası Oğuzhan'ın kaptanlık performansının Beşiktaş yönetimi
içinde dahi tartışıldığını bu gazetenin sütunlarında okudunuz. Her
ne kadar bu haber, Beşiktaş yönetiminin hoşuna gitmese de görünen
köy kılavuz istemiyor. Oğuzhan kaptanlığı tamamen hakeme itiraz
etme, hakeme birebir markaj olarak algılamış görünüyor. Dün
Beşiktaş'ın yediği ilk golde Seleznov'la girdiği mücadelenin
arkasını getirmek yerine kollarını açıp hakeme yönelmeyi tercih
etti. Bir kaptan olarak yapması gereken bu muydu Oğuzhan'ın?
Fenerbahçe maçını hatırlıyoruz, daha 3'üncü dakikadan itibaren Van
Persie'yle atışmaya başladı. Kaptanın görevi takımı germek değil,
sakinleştirmektir. Böyle kaptan olunmaz. Bu maçın kahramanı ise
şüphesiz Karabükspor'un hocası Igor Tudor'dur. Hırvat hoca,
futbolculuk günlerinde özümsediği İtalya tecrübesiyle harika bir
savunma yaptırdı takımına. Beşiktaş'ın cılız ataklarını
stoperleriyle eritmeyi bildi. Geriden akıllı çıktı, kaptıkları bir
topla öne geçen takımı bir de duran toptan gol buldu. Bu lige renk
kattığına şüphe yok.
Son olarak Beşiktaş'ın kupada aldığı Fenerbahçe yenilgisinin
travmasını hala hissettiği ortada. Takım halinde etkin olamadıkları
maçta ihtiyaç halinde kırdıkları camlarda da çekiç bulamadılar. Bir
maçta Talisca, bir maçta Babel, diğerinde Quaresma, devreye girip
vasat oynadıkları maçları çözüyorlardı. Karabük deplasmanında ise
devreye giren yedek güç bulamayınca, kaderine razı oldu Beşiktaş.
Aboubakar'ın attığı gol ise sadece son 5 dakikanın heyecanlı
geçmesini sağladı.