Türkiye’nin geleceğinde bir kırılma safhası olarak tanımlanan 16
Nisan referandumuna bugün itibarıyla 19 gün kaldı.
Referandumdan “evet” çıkması halinde yürütme gücü cumhurbaşkanında
toplanacak, Meclis çoğunluğu kimde olursa olsun hükümeti –artık
başbakan olmayacağına göre- aynı zamanda parti başkanı olabilecek
cumhurbaşkanı kuracak ve cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisi
atamalar yoluyla artacak, diğer yandan cumhurbaşkanına mevcut
anayasada olmayan Meclis soruşturması açılabilmesi imkânı ortaya
çıkacak.
Bunlar çok köklü değişiklikler, sisteme dair değişiklikler.
Ancak bir grup gazeteci, anayasa değişiklik taslağının yazımında
aktif rol almış bir grup danışmanla yaptığınız sohbette gördük ki,
16 Nisan’da evet çıkmasıyla Erdoğan ve AK parti hedefine ulaşmış
olmayacak, tersine yeni bir aşama başlamış olacak.
İsimlerini yazma iznimiz olmadığı için, söylediklerinden çıkardığım
izlenimleri sizinle paylaşmak istiyorum.
1- Evet oranının önemi yok: İzlenimim o ki, Erdoğan ve AK Parti yönetimi, yaygın kanıya rağmen “Evet oylarının yüzde 50+1 mi, yoksa Erdoğan’ın görmek istediği gibi yüzde 60 mı olacağıyla yalnızca toplum psikolojisi bakımından ilgili. Yaklaşımları “Az ya da çok farkla evet çıkması hukuki açıdan fark etmez, sadece siyasi sonuçları açısından fark eder”, ki onunla da yeni Türkiye koşullarında başa çıkacaklarına inanıyor görünüyorlar. Başbakan Binali Yıldırım’ın dün Ankara’da referandumun bir oyla dahi olsa kabul edilmesinin kendisi için yeter şart olduğunu söylemiş olması yabana atılmamalı. Tabii “Hayır” çıkması halinde bu yaklaşım geçerli olmayacak.