ABD İstanbul Başkonsolosluğunun bir Türk çalışanının Fethullahçı gizli örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanması ile başlayan kriz, önce ABD, sonra Türkiye'nin vize işlemlerini durdurması ile tırmanmıştı. Krizin tepe noktasında 10 Ekim akşamı Büyükelçi John Bass'ın Çankaya'daki Büyükelçilik konutunda verdiği veda daveti vardı.
Davete ne hükümet, ne muhalefet kanadından her hangi bir siyasi, ne bir bürokrat, ne de bir general katılmıştı; tıpkı vize işlemlerinin durdurulması gibi bu da ilk defa görülüyordu.
Çünkü daha bir kaç saat önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD Büyükelçisine veda ziyareti için randevu vermediğini ilan edip ayrıca adeta bombardımana tutmuştu.
Eğer bu kararı Bass kafasına göre aldıysa, hemen geri çekilmeliydi. Yok eğer bu Donald Trump yönetiminin kararıysa o zaman artık o yönetimle konuşacağı bir şey olamazdı.
Bu aslında hem Trump ile bir telefon temasına dolaylı çağrı yapan, hem de suçun zaten Afganistan'a tayini çıkan büyükelçiye yıkılarak iki ülke ilişkilerinin üzerine daha çok yük binmemesini sağlamayı amaçlayan bir hamleydi.
Ama beklendiği gibi olmadı.