Almanya ve Türkiye tarihlerinin belki de en derin, en ciddi krizini yaşıyor.
Krizin son perdesi 19 Temmuz gecesi Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın’ın Alman Dışişleri Bakanlığına çağrılmasıyla tırmanmaya başladı. Aynı saatlerde Alman basınına Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ile krizi çözmek amacıyla “tatilini yarıda keserek” Berlin'e döndüğü duyurulmuştu.
Büyükelçi Aydın’a diplomatik nezaketle uğraşacak zaman olmadığı özellikle vurgulanarak ültimatom gibi bir protesto notası verildi. Notada Türkiye’de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının derhal serbest bırakılması isteniyordu.
Bu kişiler Die Welt gazetesinin Türk asıllı Alman vatandaşı muhabiri Deniz Yücel, Etkin Haber Ajansının Kürt kökenli Türk-Alman vatandaşı tercümanı Meşale Tolu ve geçen hafta Büyükada’daki Uluslararası Af Örgütü semineri sırasında gözaltına alınıp ardından tutuklanan insan hakları savunucusu Peter Steudner idi.
Dün akşamüzeri Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanların Türkiye’ye tutukluları serbest bırakmak için 21 Temmuz öğle vaktine dek süre verdiklerini de söyledi.
Yoksa ne yapacaktı Almanya?
Onu da Çavuşoğlu ona cevap vermeden önce Berlin’de bir basın toplantısı düzenleyen Gabriel vermişti. Türkiye’ye yeterince sabretmişlerdi, ama böyle gitmezdi. Türkiye’ye seyahat yasağını da, yatırımları da, yardımları da gözden geçireceklerdi.