MHP lideri Devlet Bahçeli'nin dün 'rejim krize doğru gidiyor'
çıkışıyla Başkanlık anayasası tartışması iyice içinden çıkılmaz hal
almaya başladı.
Malum, gündemin 15 Temmuz darbe girişiminden başkanlık sistemi
için referanduma dönmesi de yine Bahçeli’nin “Getirin Meclis’e”
çıkışının AK Parti’yi birden heyecanlandırmasıyla olmuştu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın “Getiriyoruz” deyip bir de Bahçeli’ye
destek için teşekkür etmesiyle Bahçeli ilk düzeltmesini yapmış ve
“Referanduma oy veririz, ama sandıkta başkanlığa karşı çıkarız”
demişti.
Bu düzeltmenin iki nedenden dolayı hayatta karşılığı pek yok.
Birincisi, iş bir kez referanduma kaldı mı Erdoğan’ın alma ihtimali
çok yüksek. Erdoğan her zaman beklenmedik anlarda, beklenmedik
işler yapan, siyasetteki yaygın deyimle her zaman şapkasından yeni
bir tavşan çıkarabilen bir siyasetçi.
Artık o tavşan Suriye, Irak gibi bir dış konuda mı olur, yoksa
örneğin bir diyanet seferberliği gibi iç bir konuda mı olur? Onu
şimdiden bilmek mümkün değil. Ama iş halk oylamasına kaldı mı, bu
işlerin ustası Erdoğan büyük ihtimalle istediği sonucu oradan
alır.
İkincisi, AK Partililer bu düzeltmeyi zaten hiç duymamış gibi
yaptılar. Ortaya Nisan-Mayıs aylarında halk oylaması var türünden
takvim çalışmaları, pakete yargı reformu, seçim kanunu
değişiklikleri gibi maddelerin de eklenebileceği sondajları gün ve
geceler boyu ekranları kaplamaya başladı.
Muhalefet buna parladı. HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş AK Parti
ve MHP’yi el ele vererek ülkeyi diktatörlüğe sürüklemekle suçladı.
Ama PKK’nın terör eylemlerini başka anlama çekilmeyecek şekilde
kınayıp arasına mesafe koymadığı müddetçe AK Parti (ve MHP)
tarafından Anayasa çalışmalarından da dışlanabileceklerinden endişe
ediyor HDP’liler. Zaten AK Parti’nin de onları kazanmak gibi bir
derdi yok gibi görünüyor.