Avrupa Parlamentosu'nun Avrupa Birliği Konseyi'ne Türkiye ile
-zaten bir süredir kımıldanamayan- müzakereleri durdurmayı önermesi
neden dramatiktir biliyor musunuz?
Birincisi, sonuç almaya yönelik değil, tepki göstermeye yönelik;
bunu da ergenlere has bir sürdürülemezlik tavrıyla
sergilediler.
Sürdürülemez, çünkü bu kararın Konsey'de onaylanmasını -Avusturya
hükümeti dışında- açıkça dile getiren yok.
İkincisi, Türk hükümetinin hak ve özgürlükleri ihlalini
cezalandırmak iddiasıyla Türk halkının gururunu kırıyor, demokratik
değerler dünyasından dışarı itmeye çalışıyor.
Üçüncüsü, Türk halkıyla demokratik dayanışma iddiasıyla, kanlı bir
askeri darbeyi demokrasiye sahip çıkma umuduyla karşı durup
defetmiş bir halkın ve ülkenin hala nasıl bir travma yaşadığına
bakmaksızın yargılamaya kalkıyor.
Eğer Avrupa Parlamentosu üyeleri bu yolla Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetini "hizaya
getirmek" istiyorlarsa -ki bugünün Avrupa'sında o hizanın ne olduğu
da belli değil- hayal görüyorlar demektir. Erdoğan daha karar
öncesinde, karar olumlu dahi olsa bir anlam taşımayacağını ilan
etmişti bile.
Eğer Avrupa Parlamentosu üyeleri, müzakereler dondurulacak diye
Türk halkının hükümeti suçlayıp ayaklanacağını filan düşünüyorsa,
tarihten hiç bir ders çıkarmamışlar demektir. Kızgınlık kendilerine
yönelir.
Yok eğer bu kararla Hristiyan Avrupa'yı -ki bu da hayli tartışmalı-
Müslüman Türklerden ilelebet kurtarmayı filan düşünenleri varsa,
işleri daha da zorlaştırıyorlar. Kendileriyle terörizm,
uyuşturucuyla mücadele, ha bir de tabii göçmen akımları konusunda
Türkiye kadar işbirliği yapacak başka ülkeler bulmak için de oylama
yapabilirler.
Ama her şerde bir hayır vardır.
Avrupalı siyasetçilerin bu dramatik ölçüde yanlış, siyaseten fena
halde miyop kararı Türkiye ve Türkiye-AB ilişkilerinde yeni ve daha
gerçekçi bir başlangıça da hizmet edebilir.
Avrupalı siyasetçiler, Türkiye ile bir Avrupa geleceği Türkiyesiz
bir Avrupa geleceğinden daha iyi olabileceği fikriyle barışmaları
gerekiyor.
Ve daha demokratik, daha zengin, daha güçlü bir Türkiye'den kendi
çıkarlarının da bulunduğu fikriyle.
Ve ödül olmadan ceza tehdidine bir yere kadar tahammül edileceği
fikriyle.
Çünkü artık AB'nin Türkiye üzerinde hemen hemen hiç bir siyasi
yaptırım gücü, etkisi kalmadığını, bu kafayla kalananını da bozuk
para gibi harcadıklarını görmeleri gerekiyor.
Çünkü Avro-ekonomi krizi ve İngiltere'nin ayrılma kararı, Brexit
ardından Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi ardından AB'nin
küresel siyasi gücünün daha da inile geçtiği gerçeğine alışmaları
gerekiyor. Bakın, Rusya'ya AB ambargosu ne Kırım'ın ilhakını geri
aldırabildi, ne Doğu Ukrayna'nın bazı bölgelerindeki Rus işgalini.
Suriye ortada.