Murat Yetkin Hürriyet Gazetesi

Batının görmesi gereken darbe gerçeği

Bence ABD ve AB ülkeleri yönetimlerinin öncelikle Türkiye'deki istihbaratçılarının işine son vermeleri lazım… Neden mi? Şöyle anlatayım. Ünlü casusiye yazarı John Le Carré’nin en iyi...

26 Temmuz 2016 | 3.056 okunma

Bence ABD ve AB ülkeleri yönetimlerinin öncelikle Türkiye'deki istihbaratçılarının işine son vermeleri lazım…

Neden mi? Şöyle anlatayım.


Ünlü casusiye yazarı John Le Carré’nin en iyi romanlarından biri, “Panama Terzisi”dir. Kendisi de İngiliz istihbaratının eski bir elemanı olan yazar, Panama’da başkanın terziliğini yapan bir ajanın nasıl merkeze yıllarca ülkedeki baskı rejimine karşı yükselen ve dışarıdan destekli bir itme halinde sessiz çoğunluğun nasıl onu alaşağı edebileceğini anlatan raporlar göndermesi üzerine kurar öyküsünü. Onu denetlemeye giden ajan da bu tezgâha ortak olur. Netice tam bir fiyaskodur, ajanlar için de, istihbarat servisi için de, ajanların Panama’da kullandığı bağlantılar için de, ülke için de. Halkın çoğu da daha önce şikâyetçi oldukları lider etrafında dış kaynaklı müdahaleye karşı bir araya gelmeye zorunlu hissetmiştir kendisini.


15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, sırasında ve sonrasında Ankara ve İstanbul’daki “terzilerin” merkezlerine Türkiye hakkında ne rapor verdiklerini bilemem. Ama tahminim doğru olmadığı yönünde. Önerim o yüzden bu terzilerin işine son vermeleridir, çünkü müttefikleri Türkiye’yi doğru okumuyorlar; bu gidişle daha da yanıltacaklar.


ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, 20 Temmuz günü, yani darbeden sadece 5 gün sonra, kendisine Fethullah Gülen’in darbedeki rolü üzerine soru soran gazeteciye “Bu yönde bir istihbarat yok” demiş. Demek ki bu sürede araştırıp kefil olacak kadar emin olmuş Amerikan istihbaratı.


CIA eski yöneticilerinden Graham Fuller ise, HuffingtonPost.com yazısında “İslamın gelecekteki yüzü” olarak tanımladığı Gülen’in bu işlerde bezi olacağına adeta kefil oluyor. Fuller, Gülen’in 1990’ların sonunda ABD’den Yeşil Kart almasına kefil olanlardan olduğunu da belirtmiş yazısında. Fuller’ın en kritik zamanlarda Türkiye, Lübnan, Afganistan gibi yerlerde görev yaptığını, siyasi İslam’ı Moskova’ya karşı kullanma siyasetinin mimarlarından olduğunu da hatırlamak gerekiyor.


İşin doğrusu, Gülen 1970’lerin başından bu yana taraftar toplamaya başlamış. Ama devlet kademeleri içinde kendisine en çok yol verildiği dönem de, Bülent Arınç’ın deyimiyle Ne istediler de vermedik” denilen 2002-2012 yılları, AK Parti iktidarı. Belli ki istekler giderek fazlalaştıkça, çelişki baş gösterdi.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
ABD’yle ilişkilerde rüzgâr değişiyor: en muhtemel senaryo 19 Mart 2021 | 415 Okunma Mısır virajı ve “Ne diyorsam o” siyasetinin sonu 17 Mart 2021 | 931 Okunma MHP’nin “Fosforlu” kampanyası yeni Anayasayı yatırdı gibi 12 Mart 2021 | 1.601 Okunma Akşener’in Fosforlu Cevriye çıkışı putları kıran türden 11 Mart 2021 | 1.084 Okunma Papa Fransis’in Irak ziyareti, Türkiye ve İran 10 Mart 2021 | 292 Okunma