Dün sabaha Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun evi basılarak gözaltına alındığı haberiyle haftaya başladık.
Haftayı zaten 7 şiddetinde Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK)
depremiyle kapamıştık.
Olağanüstü Halin getirdiği KHK imkânını sonuna dek zorlayarak savunma hakkının daha da kısıtlanması kendi başına bir heyulaydı.
Rektörlerin atanmasını Cumhurbaşkanı’na bırakan KHK da öyle…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan “AKP Anayasayı KHK’lar ile
değiştiriyor, kendi Baaas rejimini kurmak istiyor” çıkışı
gelmişti.
Yargı ve akademi üzerindeki siyasi etki artıyor derken, 30 Ekim
akşamı Diyarbakır’dan Gültan Kışanak, Ayla Akat ve Fırat Anlı’nın
PKK’ya yardım suçlamasıyla tutuklandığı haberi duyulmuştu.
31 Ekim sabahındaysa önce Murat’ı duyduk.
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü aradım hemen, neler
olduğunu anlamak için.
Telefonu “Ben dışarıdayım daha abi” diye açtı; bugünlerde gazeteci
milletinin içinde bulunduğu ruh halini özetliyordu.
Erdem, Cumhuriyet’in bir önceki yayın yönetmeni Can Dündar ile
birlikte 92 gün hapis yatmış, Şubat 2016’da salıverilmişti.
O zaman Suriye’ye giden MİT kamyonları haberi nedeniyle Fethullahçı
şebekeye, hükümet ve savcılarca yeni takılan adıyla Fethullahçı
Terör Örgütüne (FETÖ) yardım etmekle suçlanıyorlardı.
Dün savcılık tarafımdan yapılan açıklamaya göreyse, Cumhuriyet
yönetici ve yazarları, hem FETÖ, hem de PKK’ya –üye olmadan- yardım
etmişlerdi.
Artık Türkiye’de Kemalizmin, ulus devletin bayraktarlığını yapan
Cumhuriyet gazetesinin nasıl olup hem darbeci-İslamcı çizgideki
Fethullahçılara, hem Kürt ayrılıkçılığı uğruna terör eylemleri
yapan PKK’ya yardımcı olduğunu anlamaya çalışmıyorum bile.