Bundan 98 yıl önce Bandırma vapuru Samsun rıhtımına yanaştığında İngiliz destekli Yunan askerleri İzmir’e çıkalı dört gün olmuştu.
Osmanlı Sultanı Vahdettin ve damadı Başbakan Ferit koltuklarını korumak uğruna Türk imparatorluğunun vatandaşlarına işgalcilerle işbirliği öneriyorlardı. Mondoros Mütarekesi gereği ordu silahlarını işgalcilere teslim edecek, kışlaları, tersaneleri liman, demiryolu, tünel ve her türlü haberleşme aracını onlara devredecekti. Padişah bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığı halde halkın hepsi bu onursuzluğa boyun eğmek istemiyordu.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının işgale karşı başlattığı direniş
kısa sürede ikili niteliği olan bir savaşa dönüştü: Yunanistan,
İngiltere, Fransa, İtalya, Ermenistan ve Gürcistan işgalcileri ile
onların yerli işbirlikçilerine karşı verilen savaş ve Padişah’ın
işgalcilere direnen ordu ve sivilleri bastırmak için üzerlerine
saldığı güçlere, çetelere karşı verilen savaş.
Neticede istiklal savaşı ile Türk devleti sınırlarını yeniden
çizerek, rejimini, başkentini değiştirerek ve yüzünü batıya dönmüş,
din ve devlet işlerini ayıran yeni bir bakışla yoluna devam
edebildi.
Böyle bir günde, örneğin “İki Türk generali Almanya’dan iltica
talebinde bulundu” gibi bir haberi yayınlıyor olmak bir haber
yöneticisi olarak beni üzüyor.