Aslında sorudan çok iddia…
Ama cevap aradığı için soru demek de mümkün.
Emre Taner, 9 Kasım’da Meclis 15 Temmuz darbe girişimini araştırma
komisyonu karşısında ifade verirken dile getirdi bu iddiaları.
Emre Taner çekirdekten yetişme bir istihbaratçı. MİT ile 1967’de
tam öğrenci olayları başladığı sıralarda, Ankara Üniversitesi
öğrencisiyken tanışmış. İstanbul Bölge Başkanlığı, Kıbrıs,
İstihbarat Başkanlığı, Müsteşar Yardımcılığı gibi önemli görevlerin
ardından 2005’de Şenkal Atasagun’un ardından MİT Müsteşarı olmuş.
2010’da emekli olup işi Hakan Fidan’a devredene kadar da o görevde
kalmış.
Taner ile müsteşar olduğu dönemde birkaç kez görüştüm. Kürt
sorununu bitirmek için askeri yöntemlerin yetmeyeceğini, ağırlığın
siyasete diplomasiye verilmesi gerektiğini savunuyordu; bunun için
hem hükümeti, hem askerleri ikna etmeye uğraştığını söylüyordu.
Neticede 2008-2009 döneminde, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, İlker
Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olduğu MGK toplantılarında bu çabası
sonuç verdi ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’dan PKK ile diyalog
talimatını aldı.
Oslo görüşmelerinin asıl mimarıdır. İcrasını ise Hakan Fidan ile
birlikte yaptı ve şimdi Kamu Düzeni, kurum içinden de Afet Güneş ve
(şimdi Kamu Güvenliği Müsteşarı olan) Muhammed Dervişoğlu ile.
Erdoğan TİKA Başkanlığından Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığına
aldığı (Müsteşar Efkan Ala idi) Fidan’ı bu süreçte Müsteşar
Yardımcısı olarak MİT’e kaydırmıştı. Taner’in görev süresi
emekliliği gelmesine karşın hem bu diyalogu yürütme, hem de
kendisinden sonra makama Fidan’ı hazırlama amacıyla
uzatılmıştı.
Aracılarla yapılan Oslo görüşmeleri, önce Habur karşılamasıyla yara
aldı, sonra (2011 yılında) görüşme kayıtlarının internete
sızdırılmasıyla yerini yeniden PKK saldırıları ve operasyonlara
bıraktı.
Şimdilerde hepsi Fethullah Gülen şebekesinde olmakla suçlanan, kimi
hapiste, kimi kaçan olan savcı, hakim ve polislerin kalkıştığı 7
Şubat 2012 operasyonunun hedefinde yalnızca Fidan değil, emekli
olmuş olmalarına karşın Taner ve Güneş de bulunuyordu.