İçinden geçmekte olduğumuz süreçte birden fazla kabus senaryosuyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.
Ancak şimdi konuşacağımız, gerçekleşmesi en muhtemel olanlardan.
Senaryo AK Parti'nin Meclis'e idam cezasının geri getirilmesini teklif etmesiyle başlıyor.
Bu iki yoldan olabilir. Ya Başbakan Binali Yıldırım (ve ayrı bir hattan AB İşleri Bakanı Ömer Çelik'in desteğiyle) artık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın taleplerini erteleyemez hale gelir ve hükümet Meclis'e Anayasa değişikliğini sunar.
Ya da teklif Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatif almasıyla, AK Parti'ye resmen dönmesi ardından sunulur.
İdam cezası, eski müttefiki Fethullah Gülen'in arkasında olduğu 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişiminden beri gündemindedir zaten.
Erdoğan'a 16 Temmuz başkanlık referandumu sürecinde en stratejik desteği veren MHP genel başkanı Devlet Bahçeli zaten bu teklife de desteğe hazırdır. Onun temel motivasyonu PKK olsa dahi, Bahçeli de zaten Fethullahçıların MHP'yi dağıtmaya niyetli olduğunu öteden beri söylemektedir. Referandumda aykırı düşen ülkücü milletvekillerinin de idam konusunda onay vereceği beklenebilir.
HDP karşı çıkacaktır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ne 'evet', ne 'hayır' demekte, 'getirsinler görelim' türünden ortadan konuşmaktadır. Erdoğan aralarından geçen bir konuşmada Kılıçdaroğlu'nun da yana olduğunu söyleyerek baskı kurmaktadır.
CHP kendi kitlesinin ciddi bölümümü kaybetmek eskimi alıp idam cezasının geri getirilmesine destek verirse bu Meclis kararıyla gerçekleşir.
CHP destek vermezse referanduma gider.
İdam cezasının geri kabulü ister Meclis, ister halk oyu ile olsun, Türkiye'nin iç ve dış dengelerini değiştirecektir.
İlişkilerin zaten pamuk ipliğine bağlı olduğu AB, siyasi bağları koparacaktır.
Erdoğan böylelikle bir taşla iki taş vurmuş olacaktır.
Birincisi ilişkileri resmen kesen Türkiye değil AB olacaktır, ikincisi de artık hükümetin de başı olacak Cumhurbaşkanı Avrupa demokratik standartlarına uygun davranma yükümlülüğünden kurtulmuş sayacaktır kendisini.
Böyle bir anayasa değişikliğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve üstünlüğünü var sayan 90'ıncı maddeyi kapsaması şaşırtıcı olmaz.
Böyle bir durum Türkiye'deki demokratik hakların daha da gerilemesine, dünyayla ekonomik bağların daha kırılgan hale gelmesine yol açacaktır.