Dün akşam Kanal-D’de Ahmet Hakan Coşkun ile mülakatını izlediniz
mi Elif Doğan Türkmen’in?
CHP Adana Milletvekili.
Önseçimle seçilip gelmiş, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na liste
borcu yok.
Meclis Başkanlık Divanı üyesi yapılmış, o bir sorumluluk tabii
parti adına.
Divan üyelerine –son derece yanlış bir kararla- tanınmış olan
iletişim sınırsız iletişim harcaması imkânını, gerçekten sınırsızca
kullanmış, 1 milyon 200 bin liralık PTT faturasıyla dikkatleri
üzerine çekti.
Kanal-D yayınında “Ben yanlış bir şey yapmadım” diyordu. Devletin
bir cebinden alıp diğer cebine vermişti; bunda ne kötülük vardı?
Üstelik seçmene teröre karşı milli birlik ve bütünlüğü sağlama
mektupları yazmıştı
Ama o arada parti propagandası yapmış olmuyor muydu?
Başbakan da, Cumhurbaşkanı da yazıyordu mektup, bakanlar da
yazıyordu, onlardan hesap soran var mıydı? Onlar yazınca haber,
kendisi yazınca mı suç oluyor diye soruya soruyla cevap
veriyordu.
Peki ya istifa?
Onu ancak Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra açıklayabilirdi.
Oysa Kılıçdaroğlu Türkmen’i istifaya çağırmıştı?
Dört gün önce CNN Türk yayınında Şirin Payzın sorunca “Yaptığı
yasal, ama etik değil” demiş, yanlış bulduğunu söylemişti;
Kılıçdaroğlu öteden beri siyasi etik yasasını siyasi öncelikleri
arasında sayıyordu.
İstifa çağrısı ise CHP’den değil, sadece Meclis Başkanlık Divanı
üyeliğindendi.
Mesela CHP’den değildi, CHP Türkmen hakkında disiplin işlemi de
başlatmamıştı.
Türkmen ise Başkanlık Divanından istifa talebine de
direniyordu.
Burada filmi biraz geriye alalım, mesela 17 Aralık 2013
tarihine.
O gün açılan bir yolsuzluk soruşturmasıyla dönemin başbakanı Tayyip
Erdoğan’ın AK Parti kabinesindeki dört bakan yolsuzluk ve rüşvet
nedeniyle ağır suçlamalarla itham ediliyordu. İşin içinde halen
ABD’de hapiste bulunan (ve Donald Trump’ın İran alerjisi ile
akıbeti iyice belirsizleşen) Reza Zarrab (ya da o dönem aldığı Türk
pasaportundaki ismiyle Rıza Sarraf) adında nevzuhur bir İranlının
da olduğu iddia ediliyordu.