Kemal Kılıçdaroğlu Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile ilişkileri
kesme oylamasını eleştirirken önemli bir şey söyledi.
"Bir kişiye, bir kişinin söylemlerine kızıp 80 milyonluk bir ülkeye
yaptırım uygulamayınız" dedi.
Sen misin söyleyen?
Kendi iş endişelerinden telaşa kapılıp, gemileri batmadan göze
girip kapağı Sabah gazetesine atmak isteyen kalem erbabını hiç
saymayacağım.
Onlar artık işi iyice hakarete döktü.
Ama söyleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül olunca
iş değişiyor. Kendisi MHP ile yürütülen başkanlık sistemi hedefli,
idam cezasının geri getirilmesine göz kırpan anayasa görüşmelerinin
de aktörlerinden.
Gül'e göre ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu bu sözleri nedeniyle
HDP'lilerin yerine talip olmakla kalmıyor, bir de "milli güvenlik
tehdidi" sayılıyor.
İnsan bu yorum karşısında ne diyeceğini şaşırıyor doğrusu.
Son seçimlerde AK Parti'nin zaferini tahmin eden şirketlerden
Andy-Ar anketi Gül'ü pek doğrulamıyor.
Buna göre, katılanların yüzde 75'i son gelişmelerin Türkiye'yi
AB'den uzaklaştırdığına inanıyor ve yüzde 47si de bunu olumsuz yani
Türkiye'nin çıkarlarına karşı buluyor, olumlu bulanlar yüzde
44.
Oysa anketlere göre AB'ye üyelik desteği (ve inancı) yüzde 30'lara
düşmüş durumda. Demek ki insanlar her şeye rağmen AB ile
ilişkilerin kesilmesini istemiyor.
Aslında hükümetin içinde de harareti düşürme çabaları var.
Örneğin liranın değer kaybıyla sarsılan ekonominin dümenindeki
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, AB'nin hiç de öyle dökülmekte
olan bir kurum olmadığını, demokratik değerleri temsil ettiğini
vurgulayan mesajlar veriyor. Türkiye'nin katma değer üreten
ihracatının yarısı AB ülkelerine.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçenlerde Beyoğlu Belediye
Başkanı Misbah Demircan'ın yabancı diplomat ve şirketlere verdiği
bir yemekte, idam cezasının geri getirileceğini sanmadığını bir
soru üzerine söylüyor. Bu konu 15 Temmuz darbe girişiminden bu
yana, özellikle MHP ile anayasa görüşmeleri sürecinde önde
tutuluyor ama Çavuşoğlu bunun Türkiye'nin (sadece AB nezdinde
değil) Türkiye'ye lig düşürteceğini en iyi bilenlerden.
Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkanlığı
yaptığını unutmayalım.
Avrupa Parlamentosu'nun siyasi miyopluk örneği, önyargılı kararına
rağmen Avrupalı siyasi liderler arasında (önümüzdeki hafta
seçimlerin yapılacağı Avusturya dışında) açıkça 'Türkiye gitsin'
diyen yok.