Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün (6 Kasım) Avrupa'dan gelen
eleştirilere 'İsterlerse diktatör desinler' cevabını verdi;
'Umurumda değil'.
Benim umurumda ama.
Ben gelişmiş bir demokraside, Anayasa’da yazıldığı üzere laik bir
hukuk devletinde yaşamayı ve Cumhurbaşkanına dışarıda diktatör
denilmemesini tercih edenlerdenim.
Benim ağırıma gidiyor.
Başka ağırıma giden gelişmeler de var.
- Örneğin, 4 Kasım’da aralarında eş-başkanlar Selahattin Demirtaş
ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 9 milletvekilinin tutuklanması
ağırıma gitti. Aynı şekilde HDP’lilerin 6 Kasım’da Meclis
çalışmalarından çekilmesi de ağırıma gitti. 5 milyon oy almış, 59
sandalye ile Meclis’e üçüncü parti olarak girmiş HDP’nin çareyi
kendisini kenara çekmekte görmesi de ağırıma gitti. Demokrasilerde
siyasi partilerin silahlı eylemlerle arasına (HDP’nin PKK’ya olduğu
gibi) net mesafe koymaması tabii ki eleştiri konusudur. Ama düne
kadar –haklı olarak- siyasetin mahkemeler yoluyla dizayn edilmesine
karşı olan AK Parti ve MHP’nin bugün bu gelişmelere alkış tutması
ciddi bir çelişkidir.
- Örneğin, Cumhuriyet’in 9 yazar ve yöneticisinin 5 Kasım’da
tutuklanması ağırıma gidiyor. Aralarında Genel Yayın Yönetmeni
Murat Sabuncu ile saygın gazetecilik kuruluşu Uluslararası Basın
Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu üyesi ve Türkiye grubu başkanı Kadri
Gürsel de var. Sol Kemalist damarı temsil eden Cumhuriyet’in PKK ve
FETÖ suçlamalarına muhatap olmasını anlayamıyorum. Gazetecilerin
suç kanıtı olmaksızın tutuklu yargılanmalarını kabul edemiyorum.
Son tutuklamalarda, medya platformu sitesi p24’ün rakamlarına göre
tutuklu gazeteci, yazar ve medya yöneticisi/sahibi sayısı 142’ye
yükseldi.
- Örneğin, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ardından kızgın
kalabalıklar tarafından dile getirilen idam cezasının geri
getirilmesi talebinin, köpürtülerek siyaset gündemine
yerleştirilmesi ağırıma gidiyor, kabullenemiyorum. Başbakan Adnan
Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan
Polatkan’ı 1960 darbesi ardından idam etmiş, 1971 darbesi ardından
insan öldürmemiş üç genci Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin
İnan’ı 1980 darbesi ardından 50 kişiyi idam etmiş bir milletin
çocukları olmanın utancı bize yetmiyor mu? Bugünkü yasalarla kaçı
bırakın idamı, müebbet alırdı sizce? İdam edilmeseydi Menderes
aflarla siyasete dönemez miydi, Gezmiş Meclis’te yer alamaz
mıydı?