1 Eylül tarihli son Kanun Hükmünde Kararname ile 40 binden fazla devlet memurunun işine son verildi.
Büyük bir kısmı zaten 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden bu yana
açığa alınmıştı; daha bir o kadar açığa alınmış devlet memuru
akıbetini bekliyor.
İşine son verilenlerin yarısından fazlası, 28 bin küsuru Milli
Eğitim Bakanlığı bünyesinden, çoğu öğretmen.
Polisler öğretmenleri izliyor 7,669 kişiyle. Üniversitelerden
çıkarılan 2,346 kişi var. Sağlık Bakanlığından 2,108, Maliye’den
1,642, Diyanet’ten 1,519 çalışan var, liste azalarak devam
ediyor.
Daha önce 15-16 Temmuz darbe girişiminde yer aldığı, karıştığı,
Fethullah Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle 3 binden
fazla kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisi kesilmişti.
Kamu göreviyle ilişkisi kesilenlerden kaç kişi aleyhine
“Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) üye olmak” ve onun adına devleti
içeriden ele geçirmeye çalışmak suçlamasıyla dava açılacağı henüz
belli değil.
Ancak görevden almaların, soruşturma ve davaların daha bir süre
devam edeceği anlaşılıyor.
Bir yandan bu hamlelerin mahkeme kararına dayanmaması, Anayasa
Mahkemesi başvurularına kapalı olması gibi Olağanüstü Hal
uygulamasından kaynaklanan açıklar var. Diğer yandan boşalan kamu
görevlerinin Fethullahçıların zaten kırk yıldır giderek artan
oranda karıştıkları iddia edilen sınav sorularını çalma yolsuzluğu
ile o görevleri asıl hak eden diğer vatandaşlardan zaten çalınmış
olduğu tezi; askeri lise giriş sınavlarından üniversite
sınavlarına, kamu personeli giriş sınavlarına dek.
Bu hem huk8uki, hem de etik boyutlarıyla kolay bitmeyecek bir
tartışmaya dönüşüyor.
Ancak bir sorun daha var. Bu boşalan on binlerce devlet memuriyeti
boşluğu kimlerle doldurulacak?
İşin bir idari boyutu var. Aslında terörle mücadelenin kritik
alanları, uzmanlık isteyen birkaç konum dışında teknik olarak
doldurulamayacak pek makam yok. Mesela on binlerce öğretmen zaten
uzun süredir atanmayı bekliyor.
Ama bir de siyasi boyutu var sorunun. Gülen örgütü şüphesiyle
boşaltılan kamu görevlerinin başka dini cemaatlerin, ya da gizli
örgütlerin, yasa dışı çıkar gruplarının sızmasına, şebekeleşmesine
açık hale gelmesi ihtimali bu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Başbakan Binali Yıldırım’a dek
yetkililer, 2012-2013 yılına dek AK Parti’ye destek olması
nedeniyle göz yumulan Fethullah Gülen örgütlenmesi tarafından nasıl
“kandırıldıklarını” ve “yanıldıklarını” söylüyorlar şimdi. CHP
lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise Gülencilerden boşalan koltukların
başka cemaatlere, örgütlere açık hale gelmemesi için hükümeti
uyarıyor.