Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün Ürdün’e hareketinden önce soru üzerine İran ile Irak’ta terörist örgütlere karşı ortak operasyona gidebileceğini söylemesi akla bazı sorular getiriyor.
Ortada birden fazla soru olmasının nedeni zaten birden fazla çelişki olması.
Çelişkilerin başında, hükümetin varoluşsal tehdit saydığı PKK ve Fethullahçı örgütü ABD ve Almanya gibi NATO önemli müttefiklerinin varoluşsal tehdit olarak görmemesi. ABD ve Almanya’nın PKK’yı terörist örgüt saydığı doğru... Ama terörist örgüt saymakla varoluşsal tehdit görmek, yani kendi varlığına karşı tehdit görmek aynı şey değil.
Hal böyle olunca ABD Suriye’de IŞİD’e karşı ortak olarak kendi ulusal çıkarlarını korumak için engeller çıkarabilecek NATO müttefiki Türkiye yerine, meşruiyet için her şeyi yapmaya hazır PKK’yı seçebiliyor. Kurucusu Abdullah Öcalan’ı MİT’e yardım ederek yakalatan CIA değilmiş gibi, Ankara’yı küstürmek pahasına PKK’yı Amerikan Merkezi Komutanlığın Suriye’deki piyade lejyonu olarak değerlendirmekte sakınca görmüyor. Çünkü PKK’nın Amerikan varlığına karşı mesela IŞİD gibi, El Kaide gibi bir tehdit oluşturamayacağını biliyor.
Türkiye içinse durum tam tersine. Almanya ve ABD’den alamadığı desteği İran’dan alabileceğini düşününce o imkânı değerlendiriyor. ABD’nin, İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın varoluşsal tehdit sayması nedeniyle karşısına aldığı İran ise, Türkiye için tarih boyunca rakip olmasına rağmen, varoluşsal bir tehdit değil.
Üstelik geçmişte PKK’yı Türkiye’ye karşı kullandığı da vaki olan İran, şu anda ABD ile işbirliği yaptığı için PKK’ya kızgın. Geçtiğimiz hafta, 15-17 Ağustos’ta Ankara’da temaslarda bulunan İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Hoseyn Bagıri’nin dönüşünde Türkiye ile “operasyonel işbirliğini” söz konusu etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü sözleri onu tamamlıyor. (Bu arada İran genelkurmay başkanının tümgeneral rütbesi taşıması nedense bizde koramiral kuvvet komutanı olunca ayrıntılı yorum yapan meslektaşların pek dikkatini çekmedi.)