Barack Obama’dan hayal kırıklığına uğrayan Ankara’nın Donald
Trump’tan umutları vardı.
Şimdi kuşkuları var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Trump
görevi devralmadan iki gün önce Ankara’ya gelen Atlantik Konseyi
heyetinden önemli bir nabız almıştı.
Trump’ın 20 Ocak’taki yemin töreni için ABD’ye giden Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun aldığı hava da örtüşüyordu bu
nabızla.
Vaşington, Ankara’nın Fethullah Gülen ve PYD konusundaki
rahatsızlığını anlıyordu ama Amerikan yönetim katında da Türkiye’ye
dair bir rahatsızlık vardı.
Amerikalılar da Türkiye’de giderek artan Amerikan karşıtlığından
rahatsızdı.
Hükümet ve hükümet dışı görüştükleri anlattılar: Türkiye’deki
anti-Amerikancılık ideolojik olmaktan çok siyasi idi, siyaset
değişirse o de yumuşardı, geçmişte Bill Clinton Türkiye’de yabancı
bir lidere hiç gösterilmeyen ilgiye mahzar olmuştu.
Ama Trump’un yemin etmesiyle rüzgârlar hem yön değiştirmeye hem de
sertleşmeye başladı.
Mesela Trump Suriye’de güvenli bölge diyordu ama güvenli bölgeyi
PYD/PKK ile sürdürmeyi de isteyebilirdi, buna dair işaret
vermiyordu.
Mesela Trump, Gülen konusunda en azından “yapmayız” demiyordu ama
bir şey yapacaksa da bunu Erdoğan’ın istediği gibi 15 Temmuz darbe
girişiminden sorumlu tutulması nedeniyle değil, kendi deyişiyle
“radikal İslam’la mücadele” gördüğü için yapabilirdi.