Şahir olduğunuz insanlık acıları vicdanınıza dokunmuyorsa, bencil önceliklerinizi aşamıyorsa, sorun en başta sizde demektir.
Vidanınız Dilek Yardım’a sızlamadı mı örneğin. İstanbul’da Maltepe de kendisini gözyaşları içinde musalla taşında duran iki minik yavrusunun, 4 yaşındaki Elif ve 2 yaşındaki Hira’nın tabutuna sarılıp ağlarken gördüğünüzde ne düşündünüz?
İki yavru, daha sonar aynı av tüfeğiyle kendisini de öldüren babaları Ali Yardım tarafından katledilmişti. Dilek’in Ali’den duyduğu son cümle, telefondaki “Çocuklarını öldürdüm, gel de al” cümlesi olmuştu. O gün, Dilek’in şiddet gördüğü gerekçesiyle boşanma davası açtığı Ali’nin çocuklarını polis kontrolünde görüş günüydü.
Bazılarımız artık kullanmamamız gereken bir ifadeyle “Cinnet geçiren koca…” diye verdi haberi.
Dilek cenazede kendisini sakinleştirmek isteyen yakınlarına, ebeveynine öfkeyle bağırdı: “Bu ecel değil!” diye. “Polise gittim. Hepinize yalvardım. Hepinizin kapısına gittim. Hiç biriniz sahip çıkmadınız. Kimse bana yaklaşmasın.”
Katil Ali Yardım’ın erkek kardeşi Ekrem Yardım öyle bakmıyordu olaya: “Bir baba o hale nasıl gelebilir. Anne sebebiyet vermiş ki olmuş. (..)Ondan sonra kadın cinayetleri oluyor. Devlete rica ediyorum. Biraz da erkekleri düşünsün.”