Öyle anlaşılıyor ki, içeride referandum sürecinde, dışarıda
Suriye ve Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde Kürt etkeni önemli
bir yer taşıyacak.
İçeriden mi başlayalım, dışarıdan mı?
Peki, içeriden.
Kâğıt üzerindeki duruma bakacak olursanız, AK parti ile MHP’nin 1
Kasım’da aldıkları oyların toplamı 62’yi buluyor.
Ama yine de ne Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın içi rahat, ne AK
Parti’nin, ne de MHP’nin.
En tozpembe anketlerde bile beşte bir oranında kararsız
görünüyor.
Evet diyecek olmanın bu kadar çekici olduğu, herkesin ekranlardan,
köşelerden birbirine “evet” çağrısı yaptığı şu günlerde bu yüksek
kararsız oranının ne anlama geldiğini, Türkiye’de siyaseti en iyi
okuyan insanlardan olan Erdoğan elbette görüyordur.
Endişenin iki nedeni var.
Birincisi MHP tabanının bölünmüş olması, bir kısmının daha yakın
zamana dek cumhurbaşkanı olması aleyhine çalıştıkları Erdoğan’ın
şimdi bütün yürütme yetkilerini elinde toplamasına karşı
çıkması.
İkincisi de AK Parti içindeki Kürt seçmenin MHP ile Türk-İslam
sentezi işbirliğinden duyduğu rahatsızlık.
Burada bir açmaz devreye giriyor ve siyasi kuliste konuşulan iki
senaryo birbiriyle çelişmeye başlıyor.
Mesela HDP milletvekillerinin birbiri ardında gözaltına alınması ve
tutuklanması belki MHP tabanında bir “PKK ile daha iyi mücadele
etkisi oluşturuyor olabilir.
Bu referandumda “Evet” yönünde bir etki oluşturabilir.
Öte yandan artık günde birkaç kere olmaya başlayan gözaltı ve
tutuklamaların Kürt seçmen tabanında nasıl karşılandığını da o
tabanda siyaset yapan AK Partili vekiller biliyor.
Yeni diyalog kapıları açılacaksa ilk akla gelecek isim olan Ahmet
Türk’e şu yaşında reva görülen muameleye, AK Partili Galip
Ensarioğlu’nun yukarıdan gelecek her tepkiyi göze alarak karşı
çıkması kolay mı olmuştur sanıyorsunuz?
Üstelik sınırın Suriye yakasında Kürt grupların etkisi uluslararası
oyun kurucular nezdinde ele alınmaya başlamışken.
Ne ilgisi var demeyin, zaten dışarıya çıkıyoruz bu noktada.
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinin en çarpıcı yan ürünlerinden birisi
kuzeyde bir Kürdistan Bölgesel Yönetimi kurulmasıydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işgale katılmayı reddetmesi ve
Irak Kürtlerinin de ABD ile tam işbirliği yapması sonucu Irak’ta
nüfus bakımından Şii Araplar ve Sünni Araplardan sonra üçüncü gelen
Kürtler hem federasyonu, hem cumhurbaşkanlığını almıştı.
Celal Talabani cumhurbaşkanı, Mesud Barzani de Kürdistan Bölgesel
Yönetimi başkanı olmuştu.