Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının yerlerinde tutulmuş olmasının sebeplerinden başlayalım anlatmaya.
Çünkü komuta kademesi yerinde kalınca 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ordunun sil baştan yeniden inşa edileceği tahminlerinin
boşa çıkacağı izlenimi doğmuştu.
Öyle olmadığı dün yayınlanan Kanun Hükmündeki Kararname (KHK)
hükümleriyle görüldü. Oraya geleceğiz ama önce YAŞ kararından
başlayalım. Öyle anlaşılıyor ki komuta kademesinin yerinde
tutulmasına şu etkenler rol oynadı:
- Korgeneral, tümgeneral, tuğgeneral albay rütbelerinde yüzlerce
subay ihraç edildi,tutuklandı. Komuta kademesi olduğu gibi görevden
alınırsa boşluk artar diye değerlendirildi,
- Hükümet bazı cemaati mensuplarının hala –üst rütbelerde de-
kendilerini gizlemiş olabileceğinden kuşkulanıyor. Darbecilerin
Akar ve ekibine yaptığı ise ortada; yerlerinde tutulması riski
düşüren unsur görüldü,
- Akar ve ekibi için bu tasfiye operasyonunu tamamlamak artık
devlet meselesi olmanın yanında, şahsi bir mesele de sayılıyor; bu
da hükümet açısından bir avatnaj,
- Ve nihayet “Dereyi geçerken at değiştirilmez” atasözü; dere bu
ekiple geçilecek, bu ekip temizliği yapıp yeni ordu yapısını bir
sonraki ekibe devredecek.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen konusunda
“Yanılmışız, Allah bizi affetsin” özeleştirisi ile askeri okulların
kapatılmasından başlayarak ordunun yeniden inşa edileceğini aynı TV
programında yaptı.
Hemen ardından, 31 Temmuz Pazar sabahından itibaren Başbakan Binali
Yıldırım imzasıyla yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK)
maddeleri bir bir düşmeye başladı gündeme.
Lafı uzatmadan son bir kaç günde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
KHK’lar yoluyla yeniden inşa edilmesinin, sil baştan kurulmasını
topluca özetleyelim:
- Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri Genelkurmay’a bağlı olmaktan
çıkarıldı, Milli Savunma Bakanlığına bağlandı,
- Jandarma ve Sahil Güvenlik de Genelkurmay’dan ayrılarak İçişleri
Bakanlığına bağlandı. Polise ağır silah alımıyla birlikte, İçişleri
Bakanlığı, Savunma
- Bakanlığı yanısıra ikincil bir silahlı kuvvet olarak öne
çıktı.
- Erdoğan’ın (Anayasa değişikliği gerektiren) Genelkurmay
Başkanlığının (kesa Milli İstihbarat Teşkilatı’nın) Başbakandan
alınıp Cumhurbaşkanına bağlanması önerisi ile birlikte
değerlendirildiğinde bunlar silahlı kuvvetlerin komuta mimarisini,
emir komuta zincirini yapısal olarak değiştiren adımlar,
Milli Savunma Bakanlığı sivil personelden oluşacak. Bu amaçla bir
Milli Savunma Üniversitesi kuruluşu kararlaştırıldı,
- Terfilerin yanısıra harbe hazırlık durumunun da belirlendiği
Yüksek Askeri Şura’da sivil ağırlık artırıldı; başbakan
yardımcıları, içişleri dışişleri, adalet bakanları, başbakan ve
savunma bakanına katıldı,
- Askeri liseler kapatıldı. Harp okulları bütün lise mezunlarına
açıldı,
- Askeri mahkemeler Adalet, askeri hastaneler Sağlık bakanlıklarına
bağlandı,
- Büyük askeri tesisler Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyük
şehirlerin dışına taşınacak.
Bunların bir kısmı onlarca yıldır konuşulan konular. Mesela
zamanında büyük şehirlerın dışında yapılıp savunma ve ekonomisine
katkıda bulunan, ama şimdi şehir içinde kalıp yük ve (27 Mayıs, 12
Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz’da görüldüğü gibi) risk haline
gelen askeri üslerin taşınması böyle.
Askeriyenin (diğer NATO üyelerinde olduğu gibi) savunma bakanlığına
bağlanması böyle. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlığına
seçilmesi ardından verdiği ilk demeçlerden birinde bunu özellikle
vurgulamıştı. Keza orduda reform konusunda CHP adına yürütülen bir
çalışmanın başında bulunan Meclis Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi
de askeri liselerin kaldırılmasından, aynı şekilde kuvvet
birleştirmeler yoluyla askeri bürokrasinin sadeleştirilmesi ve
mevcutun azaltılmasından yana olduklarını söylüyor. CHP’nin zaten
sivil otoriteye, başbakana bağlı olan Genelkurmay ve MİT’in
cumhurbaşkanına bağlanması dışında askeriyenin yeniden
yapılanmasına ilke olarak yana görünüyor. MHP lideri Devlet Bahçeli
genel olarak askeri yapının güçlendirilmesi yönünde Erdoğan’ın
yanında görüntü veriyor.