Hiç düşündünüz mü darbeciler püskürtülmeseydi bugün nasıl bir Türkiye'de, ne yapıyor olurdunuz?
Evet, bu kâbus gibi bir farazi soru, evet ağzımızdan yel alsın,
ama düşünmek de lazım.
Batıda böyle alternatif senaryoları yapan devlet kuruluşları
var.
Mesela bu soruya ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un en derin
bölümlerinden Kesin Değerlendirmeler Dairesi’nin (İngilizcesiyle
Office of Net Assessments), ya da CIA’nin de şemsiyesi altında yer
aldığı Milli İstihbarat Direktörlüğünün adı bile insanı ürperten
Stratejik Gelecekler Grubu uzmanlarının verecek hazır bir cevabı
olabilir.
Ama gelin biz kendi cevaplarımızı arayalım.
Farz edelim, darbeciler altı saat erken 15 Temmuz saat 21.00 yerine
öne sürüldüğü üzere 16 Temmuz sabaha karşı 03.00’de harekete geçmiş
olsalardı…
Farz edelim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Marmaris’te kaldığı
otelden, Başbakan Binali Yıldırım’ı İstanbul Tuzla’daki evinden, o
saatte Meclis kapalı olacağı için Meclis Başkanı, muhalefet
liderleri Ankara’daki evlerinden, MİT Müsteşarı lojmanından
kaçırılmış olsaydı…
Farz edelim, bizzat en yakınında bulunan yardımcıları tarafından
kaçırılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve komuta
kademesi onları saf değiştirmeye zorlayan darbeciler tarafından
şehit edilmiş, ya da işkence altında olsaydı…
Uzatmayalım: Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde
söylediği gibi “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri
zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş” olsaydı bugün nasıl bir
Türkiye’de, siz bu satırların okuru, ne yapıyor olacaktınız?
Mesela bir senaryoya göre, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın dün devlet
görevinden açığa alındığını açıkladığı 76 bin kişi görevinin
başında olurdu, ama muhtemelen çok daha fazlası görevinden alınmış,
belki hapse atılmıştı. Ala’nın açıkladığı üzere 5 bin kadarı hâlâ
gözaltında, 17 bin kadarı tutuklu kişiler dışarıda, işlerinin
başında olurdu, ama muhtemelen çok daha fazlası içerideydi.
Mesela, bugün ordudan çıkarılmış generaller, albaylar, binbaşılar,
teğmenler muhtemelen cunta yönetimi tarafından daha üst mevkideki
askeri ve sivil işlere atanmış olurdu. Mesela darbe girişimi gecesi
Akıncı üssünde yakalanan ama muhtemelen aynı darbeci grupla
irtibatlı hâkimler tarafından bırakılan, kendisine “Hava Kuvvetleri
İmamı” denilen o ilahiyat hocası, muhtemelen güçlü bir makamın
başında olurdu.
Mesela, birer birer kaçak duruma düşen, bazıları yakalanan, başka
ülkelerden sığınma isteyen Türk subayları, diplomatları şimdi çok
daha güçlü sivil veya askeri makamlarda oturuyor olabilirlerdi. Ama
şimdi muhtemelen başka subaylar, diplomatlar işten çıkarılmış ve
içeri atılmıştı. Çünkü darbecilerin o gece TRT’yi bastıklarında
zorla okuttukları bildiride söylendiği gibi, sıkıyönetim ilan
edilmiş olacaktı ve olağanüstü hale göre, adı üzerinde çok daha
sıkı olan bu yönetimin mahkemelerinde yine hukuk faciaları
yaşanacaktı.