Önce şunu söyleyelim: Siyasetin meşru zemininde her şey mümkündür.
Herhangi bir şeyin mümkün olup olmadığını belirleyecek olan,
birincisi, içinde bulunulan koşullar, ikincisi de o konuda irade
olup olmamasıdır.
Buna PKK ile diyaloga yeniden başlanması da dâhildir, başkanlık
sistemi tartışmalarının yeni bir raya oturması da, yeni anayasa
da.
Bunu söylerken Başbakan Binali Yıldırımın 8 Haziran’da PKK ile
konuşmayı kategorik olarak, eskilerin deyimiyle “ceffel kalem”,
tamamen reddetmiş olduğunu unutmuş değilim.
“Terör örgütü” dedi başbakan, “Biz görüşebiliriz, silahları
bırakabiliriz, konuşalım’ gibi doğrudan, dolaylı haberler geliyor.
Konuşacak hiçbir şey yok.”
PKK ortalığı savaş alanına çeviriyorken, daha yeni İstanbul ve
Midyat’ta bombalar patlatmışken, Kandil’den yeni tehditler
savruluyorken Türkiye başbakanının başka türlü konuşması kolay
değildir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha yeni açıkladı Temmuz 2015’ten bu
yana “7,600 terörist etkisiz hale getirildi” diye. Bu sayıya
öldürülenlerin yanı sıra yaralanan, yakalananlar ve sadece PKK’lı
değil IŞİD’liler dâhil. Aynı süreçte güvenlik güçleri resmi
açıklamalara göre 600’e yakın şehit verdi.
PKK’nın Temmuz 2015’te, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra
diyalogu bitirip yeniden eylemlere başlamasında Suriye iç savaşında
IŞİD’in ortaya çıkmasının, Kobani çatışmalarında ABD’nin taktik
desteğini bulmasının payı var elbette, ama şimdi konumuz IŞİD
değil, PKK.
PKK, 2015 yılına, Dolmabahçe mutabakatına gelindiği sıralarda
müzakere koşullarının artık 2013’teki çerçevede olmadığını, ABD ile
ittifaka girildiğini, güçlendiğini düşündü ve koşulların
değiştirilmesini istedi.
Ondan bağımsız olarak ama aynı zaman diliminde Erdoğan’ın önüne PKK
ile diyalogun AK Parti’ye oy kazandırmadığı, tersine HDP ve MHP’ye
kazandırdığı yolunda anketler gelmeye başladı.
O günlerde Erdoğan, PKK’yla “Al çözümü, ver başkanlığı” pazarlığı
içinde olmakla suçlanıyordu, özellikle de MHP tarafından. İşte
Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü,
Dolmabahçe’den iki hafta kadar sonra, 17 Mart’ta bu koşullarda sarf
edildi. Sonra 7 Haziran seçimleri ve gerisini biliyoruz.
Hayatının uzun yıllarını Kürtçülük suçlamasıyla hapislerde geçirmiş
olan İsmail Beşikçi’ye göre, Bu HDP’nin en büyük hatası oldu.
BBC Türkçe servisinin sorularını yanıtlayan Beşikçi, “Seni başkan
yaptırmayacağız anlayışı yanlıştı” demiş; “Kürtlerin parlamentoyu
ikna etmeleri zor olabilir. Ama Başkanla etkili bir pazarlık
yürütülebilirdi.”
Yani Beşikçi, zamanında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bir kuşku
olarak dile getirdiği açıyı doğrulamış oluyor.
Beşikçi’ye göre, PKK da HDP’nin 7 Haziran’da 80 milletvekili alması
ardından yeniden silaha başvurmak yerine “geri planda kalmalıydı”
ve “bu tutum HDP’ye büyük zarar verdi”.
Beşikçi aynı zamanda görüşmelerin yeniden başlaması halinde Öcalan
ile yapılmasını da PKK açısından uygun bulmuyor, çünkü artık
”milletvekilleri tarafından Kandil’e ulaştırılan mektupların
içeriğinde, devletin/hükümetin istedikleri dışında bir ifade”
olamayacağına inanıyor.
Peki, başa dönüyoruz, PKK ile yeniden bir diyalog, görülmemiş
derecede kan dökülen bu ortamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu
mücadelenin “Kıyamete kadar” süreceğini söylemişken yeniden
başlayabilir mi?