Onları ilk defa 11 Mayıs’ta Venedik Uluslararası Sanat Bienali’nin sergi alanlarından Arsenale (Tophane diye çevirebilirsiniz) giriş kapısı yakınlarında gördüm.
Kendilerine “Sanat kolektifi” diyorlar. Avusturya Gezici Müzesi (MOTA) ve “XXXizm” ortak projesi imiş. Çevik kuvvet polisine benzetilmiş üniformaları içinde cinsiyetleri de belli olmayan on genç insan, alışık olduğumuz polis barikatı duruşuyla yolu kesip öylece duruyorlar. Dünyanın en önemli sanat olaylarından birisinin (ki aynı zamanda Arap Şeyhlerinden Rus oligarklarına, sanat koleksiyoncularına dek dünyanın her yerinden milyonerleri de mıknatıs gibi çekiyor) sakin atmosferi ile tezat oluşturarak “barış” mesajı vermeye çalışan bir sanat performansı bu aslında.
Siz izlemeye başlayınca, kolektifin üniformalı olmayan üyeleri güler yüzle yanınıza gelip ellerindeki kızıl-ötesi ışınla çalışan gece görüş dürbünlerini uzatıyorlar. Onunla bakınca üniformaların göğsünde yazılı, çıplak gözle görülemeyen barış sloganlarını okuyabiliyorsunuz. Sloganlardan birisi de, “Özgürlüğün metni olmaz”, Türk sanatçı Burak Delier’e aitmiş.
Zaten yüksek teknoloji kullanımı adeta güncel sanat üretiminde giderek daha çok kullanılır olmuş, bunu diğer örneklerde de gördük.