Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün açıkladı, Suriye genelinde
ateşkese çok yakınız diye.
Bu açıklama hem umutlandırdı, hem de bazı soru işaretlerine yol
açtı.
Örneğin Suriye iç savaşında çarpışan rejim ve rejim karşıtı güçleri
destekleyen Rusya ve Türkiye’nin anlaşmasının geçerliliği ne
olacaktı?
Örneğin, ilk olarak Rusya Devlet Başkanı tarafından açıklanıp
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından doğrulanan, Kazakistan
Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in ev sahipliğindeki
toplantılar bu ateşkes ile iptal mi olmuştu.
Öte yandan Çavuşoğlu Astana görüşmelerine PYD’nin katılmayacağını
söyleyerek iptal edilmediğini de söylemiş oluyordu. O zaman
Astana’da ne konuşulacaktı?
İran bu resmin neresinde kalacaktı? ABD, Suudi Arabistan, İngiltere
neresinde kalacaktı?
Beşar Esad rejimi bunu kabul edip uygulayacak mıydı?
Bu sorulara cevap arayışında karşımıza bir anlaşmadan çok, bir yol
haritasının çıktığını görüyoruz.
Bu yol haritası üç aşamadan oluşuyor ve bir aşaması başarıya
ulaşmazsa, geri kalanı, ya da kalanlarının da uygulanma ihtimali
çok zayıflıyor.
Türkiye, Rusya ve İran arasında bir ayı aşkın süredir, daha çok
Ankara’da sürdürülen diplomasi sonucunda ortaya çıkan yol haritası
şöyle:
1- Ateşkes: İçinde bulunduğumuz bu süreçte Türkiye ve Rusya sürecin
tarafları değil, “garantörleri”. Rusya rejim ve rejim safındaki
güçlere, Türkiye de rejime karşıt güçlere kefil oluyor, ama diğer
her tarafça terörist kabul edilen El Nusra ve IŞİD bu anlaşmanın
kapsamı dışında. Halep’in tahliyesi sırasında sağlanabilen
ateşkesin Suriye’nin tamamına yayılabilmesi amaçlanıyor. Bu
sağlanabilirse, taraflar olduğu yerde “donup kalacak”, birbirlerine
karşı hava akınları ya da topçu atışları vs duracak ama El Nusra ve
IŞİD’e karşı harekât bunun dışında kalacak. (Mesela Fırat Kalkanı,
El Bab harekâtı devam edebilecek.)