Son yarım asırdır dünyanın askeri ve diplomatik siyasetine yön
veren karar alıcılar bir araya gelir ve bir sonraki yılın gündemini
konuşurlar.
Öyle Bilderberg, üst akıl vesaire aramayın, bu toplantılar her sene
aynı yerde herkesin gözleri önünde yapılır ve öyle fanteziler filan
da konuşulmaz.
Kimsenin fantezilere zamanı da yoktur zaten. Devlet başkanları,
başbakanlar, parlamento üyeleri, etkili görüş sahipleri ama mutlaka
savunma ve dışişleri bakanlarıdır bunlar.
Genellikle Şubat'ın üçüncü hafta sonu Almanya'nın Münih şehrinde
düzenlenen Münih Güvenlik Konferanslarıdır bu.
Dün, 17 Şubat'ta başladı, yarın, 19 Şubat'ta bitecek.
Bu yılın bir özelliği var: ABD'de Donald Trump'ın Başkan
seçilmesiyle zirve yapan küresel kargaşa ve oradan nasıl çıkılacağı
konuşuluyor.
Konferansın konu başlığı "Gerçekten sonra, Batıdan sonra, Düzenden
sonra" diye tercüme edilebilir.
Yani artık gerçeklerden çok algıların siyaseti belirlediği,
Batı'nın hakimiyetiyle birlikte bildik siyasi sistemlerin
geçerliliğinin de tartışıldığı bir dünya...
Bu dünyada Türkiye'nin önemi giderek azalıyor diye düşünüyorsanız,
dünyanın gidişine etki eden kişilerin size katılamadığını
söylemeliyim.
Konferans raporunun "Oyuncular" başlıklı giriş bölümünde yalnızca
üç başlık var:
1- ABD: Trump'ın kozları,
2- AB: Brüksel'in dağılışı,
3- Türkiye: Darbenin çizilişi.
Dünkü ilk gün toplantılarında yalnızca iki ülkenin kendi
bölgesindeki rolü ayrı bir panel halinde ele alındı: Almanya ve
Türkiye.
Türkiye panelinde konuşan eski CIA başkanı ve yeni ABD Ulusal
Güvenlik Danışmanı adayı David Petraeus, Türkiye'nin önemi daha da
artacak tezini olabilecek en açık şekilde ortaya koydu. (Bu arada
Trump ile çatır çatır pazarlık yaptığını da ağzından duyduk, ABD
derin devleti Trump'a karşı harekete geçmiş görünüyor.) Bu
toplantıda Milli Savunma Bakanı Fikri Işık da vardı.