“Birkaç kaynaktan teyit” ettiğini söylediği bu istihbarata göre, “Türkiye merkezli bir yapı”, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde bulunan muhalif “akademisyen, gazeteci ve siyasetçilere” suikast girişiminde bulunma hazırlığındaydı. İsim vermiyordu ama suikast girişiminin hedefindeki bazı isimlerin bulundukları ülkelerde resmi korumaya alındığını da söylüyordu. Paylan, bu yapının “Ogün Samast gibi” üç suikastçıyı bu tip cinayetler için görevlendirdiğini de ileri sürüyordu.
Samast, malum, 19 Ocak 2007’de gazeteci Hrant Dink’i öldüren katil, halen hapiste. Cinayeti işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olduğu için bir süre sonra serbest kalacak. Yakalandığı sırada polis ve jandarma görevlilerinin “Ermeni’yi öldüren” Samast’la hatıra fotoğrafı çektirmek için nasıl yarıştıklarını hatırladıkça onların yerine hala ben utanıyorum insanlığımdan.
Aceleyle görülen ve neredeyse sadece tetikçinin ceza aldığı o suikast, hatırlayacaksınız dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirmesi sonucu 2011’de yeniden görülmeye başlamış ve 2014’ten itibaren cinayete Fethullahçı güvenlik görevlilerinin isminin karıştığı iddiaları doğru çıkmaya başlamıştı. Cemaat, kurnaz psikolojik savaş taktikleriyle cinayetin tamamen Dink aleyhine nefret kampanyası yürüten ve devlet içinde bağlantıları olan radikal milliyetçilerin eseri olduğu algısını işliyordu. Dink’in öldürülmesini takip eden aylarda 27 Nisan e-muhtırası, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın resti görüp erken seçim ilanı ve Ergenekon soruşturmasının başlaması gibi gelişmeler bu algıyı güçlendiriyordu.
Dünkü telefon görüşmemizde Paylan’a bu yapının ne olduğu konusunda bilgisi olup olmadığını sordum. Hayır, yoktu, “Almanyalı Osmanlılar” gibi ne olduğu belli olmayan örgütlerin adı basında geçiyordu ama Paylan’ın başka kuşkuları vardı.
“Türkiye’deki siyasi gerginliğe bakıp durumdan vazife çıkarmaya çalışanlar da olabilir” dedi; “daha ciddi bir başka örgütlenme de… Belki birileri yeni bir darbe girişimine zemin hazırlıyor, belki Türkiye iler Almanya’nın, Avrupa Birliği’nin arasını daha da açmaya, Batıdan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Barış sürecini bozmak isteyen yapılarla aynı olabilirler. Paris’teki cinayetleri de unutmamak lazım.”
Paylan’ın sözünü ettiği olay 9 Ocak 2013’te Paris’teki Kürt Enformasyon Merkezinde PKK’lı Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in öldürülmesi. Katil olarak yakalanan Ömer Güney’in 2016’da cezaevinde ölmesiyle dosyası kapanan cinayetin arkasında, bazı HDP’lilerin “MİT içinde yuvalanmış Cemaatçileri” sorumlu tuttuğu biliniyor. Keza 2009-2010 Oslo görüşmelerinin sonuçsuz kalmasındamn da Fethullahçılar sorumlu tutuluyor. Nihayet, son zamanlarda Dink davasında payı iddiasıyla tutuklanan bazı emniyetçilerin de aslında devlet içindeki Fethullahçı gizli örgütün elemanı olduğu öne sürülüyor.