Diyelim dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın tercihi doğrultusunda
"partili cumhurbaşkanı" modeline geçildi.
Ankara kulislerinde konuşulan ve “cumhurbaşkanı” sıfatının sırf MHP
lideri Devlet Bahçeli’yi memnun etmek için korunduğu, aslen
başkanlık esaslarının korunduğu tartışmalarına hiç girmiyorum
bile.
Diyelim ki partili cumhurbaşkanı, diğer deyişle partizan cumhurbaşkanı modeline halkımız güvenoyu verdi, MHP desteğiyle gidilebilecek bir halk oylamasında.
Diyelim partili cumhurbaşkanı iş başına geçti.
Yine diyelim ki, Meclis’teki bütün yasalar onun onayı olmadan yürürlüğe girmeyecek, icranın başı olarak doğal olan da bu.
Sonra diyelim ki bir gün bir Meclis seçimi oldu ve olur ya sandıktan partili cumhurbaşkanının başında bulunduğu, ya da sadece üyesi olduğu parti çıkmadı.
Diyelim ki cumhurbaşkanının partisi Meclis’te azınlığa düştü, muhalefete düştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partili cumhurbaşkanı modelinin, sistemi hızlandıracağını söyledi dün.
Ama cumhurbaşkanının Meclis’te azınlıkta olduğu bir sistemde, cumhurbaşkanı Meclis’i olduğu gibi kilitleyemez mi?
Ya da Meclis çoğunluğu başında cumhurbaşkanının olduğu hükümeti, mesela bütçeye güvenoyu vermeyerek iş yapamaz hale getiremez mi?
Getirebilir değil mi? Yani parlamentonun icrayı dengeleme ve denetleme yetkisini zayıflatıp icrayı hızlandırmak üzere düşünülen bu sistem bir anda ülke için kâbusa dönüşebilir.
Yani işin bir ucunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği üzere bir tek adam yönetimine sürüklenecek, diğer ucunda da bütünüyle iş yapamaz hale düşecek bir sistem olma ihtimali barındırıyor bu model.
O yüzden bu model, buna uygun bir seçim sistemiyle düşünülmekte zaten. Bir yandan dar bölge, ya da daraltılmış bölge konusunun açılması, diğer yandan iki turlu seçim modelinin ortaya atılması boşuna değil.
Sedat Aloğlu, daha önce milletvekilliği de yapmış, uzun yıllar Türkiye’nin Avrupa Birliği demokratik ölçülerine uyumu için çalışmış ve üstüne bir de İstanbul Üniversitesi’ne “Türkiye’de Devlet Yönetiminin Yeniden Yapılanması” tezi vermiş bir iş adamı.
Diyor ki, “Madem bir ‘Türk modeli’ oluşturulmak isteniyor, siyasal ve işlevsel ilkeler olmak üzere iki temel ilkeler seti üzerinde kurgulanmalı bu”.
Siyasi ilkelerde temsilde adalet, katılım, siyasi güç pekiştirme, denge ve demografik unsurlar, işlevsel ilkelerde ise istikrar kurumsallaşma, etkinlik, verimlilik ve yeterlilik aranmalı Aloğlu’na göre.
O da cumhurbaşkanına geniş yetkiler getirecek bir modelin yeni bir seçim sistemi gerektirebileceği görüşünde.
Aslında Türkiye milletvekilliği ve daraltılmış bölge modellerini ilk ortaya atan isimlerden.
Daraltılmış bölge modeli konusunda CHP’nin önceki genel başkanı Deniz Baykal’ın da önerileri vardı.