Birincisi, kendisini Barzani’nin “yanlışa düşmeyeceği” konusunda kimin, nasıl yanılttığı. İkincisi de referandum yüzünden Türkiye’de milyonlarca akrabası olan Kürt halkını “yiyecek bulamayacaklar” diye uyarması; özellikle bu ikincisi Türkiye’nin hatta AK Parti’nin şimdiye kadarki siyasetiyle çelişmiyor mu?
Erdoğan’ın dün “Açıkçası biz son ana kadar Barzani’nin böyle bir yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız” demesi bir özeleştiridir.
Bu özeleştiri, 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimi ardından Cumhurbaşkanının “Rabbim ve milletimiz bizi affetsin” diyerek yaptığı özeleştiriden farklıdır. Orada açıkça “Kandırıldık” sözleriyle eski müttefiki Fethullah Gülen ve gizli örgütlenmesinin yüze gülüp arkadan iş çeviren kötü niyetini suçlamıştı. Bu defa kolektif bir değerlendirme hatası konusunda özeleştiri yapıyor.
Doğrusu ben de bir aşamaya dek Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) lideri Mesud Barzani’nin daha önce de yaptığı gibi Bağdat’tan bir takım tavizler alarak referandumu yapmayacağına, belki erteleyeceğine inanıyordum.
,Bu inancım İsrail’in Barzani’nin Irak’tan bir Kürdistan kopartma kararını desteklemesiyle sarsılmaya başladı. Çünkü ABD’den gelen–o da “Şimdi sırası değil” yollu- itiraza karşın, hasbelkader diplomasi muhabiri sıfatımla, Binyamin Netanyahu’nun Donald Trump yönetimine rağmen böyle bir çıkış yapmış olacağına emin değildim.
Neticede ben bir gazeteciyim, ülke yönetmiyorum, bana bilgi veren istihbaratım, genelkurmayım, emniyetin ve dışişleri teşkilatım yok. Dolayısıyla her işe bizzat koşacak hali olmayan Cumhurbaşkanının samimiyetle yaptığı bu özeleştiride Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ve doğal olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da sorumluluk payları olduğunu tahmin ediyorum.