Mustafa Alpay Milat Gazetesi

Televizyon dizilerinin yan etkileri

Seksenli yıllarda doğanlar iyi bilir. Evlerimizin yanındaki boş arsalarda futbol oynar, mahalle maçları yapardık. Bu maçların başlama düdüğü sabah kahvaltısından sonra çalarken bitiş...

26 Aralık 2017 | 178 okunma

Seksenli yıllarda doğanlar iyi bilir. Evlerimizin yanındaki boş arsalarda futbol oynar, mahalle maçları yapardık. Bu maçların başlama düdüğü sabah kahvaltısından sonra çalarken bitiş düdüğü ise genelde akşam ezanı olurdu. Akşam ezanı ile birlikte herkes evlerine giderdi. Mahalle maçı dediğimize bakmayın! Yaptığımız mahalle maçları aslında sokak maçlarıydı. Bir kaç yanımızdaki sokakta oturan çocuklarla yapardık bu maçları. Yemek yemek isteyen evine gider sonra maça geri dönerdi. Dışarıda yemek yemek kesinlikle yasaktı. Bunun sebebi nimetin yere dökülmemesi ve belki diğer çocukların da canı çeker diyerek annelerin dışarda yemek yenmesine izin vermemesiydi.

Bu maçların en büyük artıları yaşadığımız sokağı, mahalleyi sahiplenmemize vesile olması ve aidiyet duygularımızı geliştirmesiydi. Biz aldığımız ayakkabının pahalılığı ile değil ucuzluğu ile övünürdük. Eğer bizden pahalı bir ayakkabı giyen biri olursa - kazık yemişsin - der güler geçerdik. Ülkemizin alım gücü o yıllarda iyi olmadığından ben mesela koca liseyi babamın nişanında giydiği lacivert ceket ile bitirmiştim. Kanaat önemliydi. Her şey eskiyene, kullanılmaz duruma gelene kadar giyilir, kullanılırdı.

Televizyon dizileri de başkaydı o yıllarda...

Süper baba dizisinde mahalle kültürünü ve yaşadığımız yeri sahiplenmeyi öğrenirdik. Arkadaşımızın bir zamanlar sevdiği kıza yan gözle bakmamayı, komşularımıza yardım etmeyi, mahallede biri dara düşse tüm mahalle el birliği ile dara düşenin sıkıntısını gidermeyi...

Sonraları bizim boş arsalar imara açıldı. Nerede bir boşluk olsa oraya hemen ev dikilmeye başlandı. Biz maç oynayacak stadyumlarımızı yavaş yavaş kaybediyorduk. Sonra yapılan yeni evlere olan talepler kira fiyatlarını artırdı. Bu vesile ile de arkadaşlarımızı kaybetmeye başladık. Mahalledeki yüksek apartmanlara çok fazla insanlar taşınır olmuştu. Fakat bizim yeni komşularımızı tanımamıza pek imkân yoktu. Çünkü karı - koca sabah çalışmaya giderlerken bir yandan da akranlarımız olan çocukları sabah apartman kapısına yanaşan servislerine binerek okullarına giderlerdi. Böyle böyle bizim komşuluk, arkadaşlık ilişkilerimiz bitmeye başlamıştı.

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bürokraside gençlerin yeri 28 Ağustos 2018 | 2.465 Okunma Açlık tokluk değil; varlık, yokluk meselesi 14 Ağustos 2018 | 4.598 Okunma Göze göz, Dişe diş! 07 Ağustos 2018 | 4.623 Okunma Önceliğimiz üretim 31 Temmuz 2018 | 2.387 Okunma Cemaat Tarikat ayrımı 24 Temmuz 2018 | 270 Okunma