Yakın tarih yüceltme veya karalama mantığıyla yazıldığı için
tartışmalarımız da bu dengesizlikten nasibini alıyor. “Tek Adam”a
odaklanmış bir tarih anlayışının 20. asrın diktatörlükler döneminin
eseri olduğunu bilmemize rağmen okutulduğunu görmek anakronik
olduğu kadar ülkem açısından acı, saplandığı bataklıktan çıkamayan
İnkılap tarihçiliğimiz açısından daha da acı…
Tek tük nitelikli makaleler veya 'tetkik mahsulü' kitaplar çıkmıyor
değil ama bunlar resmi tarihin zırhını bir türlü delip içine nüfuz
edemiyor. Ciddi bir sorun bu: Barajın arkasındaki sular gibi
kabaran bilgiler ve belgeler bir gün barajı yıkacak dedik, baraj
yıkılıyor. İnkılap Tarihi enkaza döndü. Kaldırılmasına cesaret eden
dahi yok.
Bir parantez açalım ve yakın tarihin gölgede kalmış bir sayfasını
büyüteç altına alalım. Hani Kurtuluş Savaşı'nda 'yedi düvel'le
savaştık, onlara diz çöktürdük diyorlar ya, işte Mustafa Kemal
Paşa'nın 1921'de İngilizlerle anlaşmak istediğine dair belge ve
bilgiler…
Olayın özeti şu:
TBMM Tutanaklarına bakınca Fevzi (Çakmak) Paşa'nın kazandığını
öğrendiğiniz 2. İnönü Muharebesi sonrası ve Yunan hücumu öncesinde
İstanbul'daki Müttefik Orduları Başkomutanı General Sir Charles
Harrington erken bir barış atağına kalkarak Ankara hükümetiyle
temasa geçmeye karar verir.