Menbic'de bir şehidimiz var. Bundan 892 yıl önce Menbic'i
kurtarabilmek için bir Artukoğlu gazisi hayatını kaybetmişti.
Menbic veya halk dilindeki söylenişiyle Münbic'de PYD/YPG varlığı
ABD askeri tarafından ayakta tutuluyor. Türkiye'nin gözünü
boyayabilmek için gözde burayı PYD/YPG'nin 'boşalttığını'
söylüyorlar.
Tabii avami tabirle 'yemiyoruz' bunu. Şu nokta çok iyi bilinmelidir
ki, Fırat Kalkanı harekatı Menbic şehri PYD/YPG'den temizlenmedikçe
başarıya ulaşmamış sayılacak ve sınırımızdaki terör koridoru
tehdidi sona ermeyecektir.
Afganistan'dan Libya'ya, Yemen'den Bosna'ya kadar yaşadıklarımızın
altında bir İslam birliği oluşturulamayışı yatmakta. Nüfusu 2
milyara yaklaşan bir dinin mensupları içine düşürüldükleri zaaf
uçurumlarından çıkmaya çalıştıkça yukarıdakiler tarafından ellerine
tekmeler indirilmekte, yeniden dipleri boylamaktadır.
Daha kötüsü, kimse de kimsenin yarasına merhem olabilecek mecalde
değildir. Birazcık başını kaldırmak isteyen Osmanlı'nın varisi
Türkiye'nin başına gelen son FETÖ darbesinin ilk olmadığını ve bu
tavrını devam ettirdiği sürece son da olmayacağını bilerek
müteyakkızane hareket etmek gerekecektir.
Hep olduğu gibi Sultan 2. Abdülhamid bizi bu noktada da uyarmakta,
“Bize uyku haram olmuştur. Daima uyanık, müteyakkız bulunmak bizim
için farz-ı ayn olmuş” sözleriyle adeta bugüne dünden projektör
tutmaktadır.
Şimdi isterseniz bugünden uzaklaşalım ve düne, bundan dokuz asır
öncesine kanatlanalım ve aynı bu devirdeki gibi bir parçalanmış
manzara, kırık bir harita gibi görünen İslam aleminin içine düştüğü
bataklıktan nasıl çıkabildiğini, bunda hangi kahramanların rolü
olduğunu ve özellikle de birinin, Belek Gazi'nin destanî
mücadelesine bir miktar ışık düşürelim