Son yıllarda biraz da fakirin katkılarıyla hiç gündemden inmeyen Sultan II. Abdülhamid'in dünyadaki elleri, gözleri, kulakları vardı.
Bunlar ya resmi temsilcilerdi ki sefer-i kebir veya şehbender, yani büyükelçi veya konsolos idiler ya da özel temsilcilerdi ki ya istihbarat ajanı veya misyoner kılıklarında adamlardı.
Kâh Paris'te Quai D'Orsay salonlarını arşınlayan Salih Münir Paşa'ydı o, kâh Amerika'daki sefirlerimizden İsmail Ferruh Efendi.
Saint Petersburg'daki en meşhur sefirimiz ise Arnavut asıllı Turhan Paşa'dır. (Aklıma gelmişken yazayım: Saint Petersburg'daki Osmanlı sefaret binamızı, Ruslar başkentlerini Moskova'ya taşıdıkları zaman boşalttıktan sonra maalesef terk etmişiz ve bir daha da ilgilenmemişiz. Gittiğimde araya araya zor bulmuş ve fotoğraflarını da çekmiştim. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir ilgilenen olursa yardımcı olayım hayrına. Belki bir fonksiyon kazandırmayı akıl ederiz.)
Hassas mı hassas Londra politikalarına biçtiği kumaş ise Kırımlı bir aileden gelen Ahmed Tevfik Paşa'dır ki sonradan defalarca sadrazamlık yapmıştır.
Dünyadaki resmi elçilerimiz bir yana, bir de gönüllü, fahri elçileri vardı Büyük Sultan'ın.
Mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde bulup görevlendirdiği eski ABD Filipinler Konsolosu Alexander Russell Webb Müslüman olduktan sonra Muhammed Webb Efendi adını alacak ve Broadway Caddesi'nde açtığı İslam Kültür Merkezi'nde Amerikalılara İslam'ı ve Osmanlı'yı doğru anlatmak için çabalayacak ve The Moslem World adlı gazeteyi çıkaracaktır. Finansörü elbette Yıldız Sarayı'ndaki Sultan'dır.
Hem bilir misiniz ki, İttihatçılar iş başına gelince Sultan'ın yaptığı her işi tersine çevirmeyi, ak dediğine kara demeyi bir marifet saydıklarından Muhammed Webb Efendi'nin de tahsisatını kesmişler, bu yüzden İslam Kültür Merkezi'nin kapısına kilit vurulmuş, gazetesi de kapanmıştır. Ne ufuk Yarabbi!
İngiltere'de ise Fahri Şeyhülislam ilan ettiği Müslüman olan Willam Abdullah Quilliam vardır. Ona da tahsisat bağlamış ve faaliyetlerini desteklemiştir ki, İngiltere'deki İslamî faaliyetlerin çekirdeği bu sayede filizlenmiştir.
Kaldı ki, İngiltere'de ilk beyaz Müslüman, felsefeyle meşgul olanların yakından tanıdığı Bertrand Russell'ın dayısıdır. Russell'ın öz dayısı olan Lord Stanley of Alderley, vasiyetinde bir Müslüman gibi gömülmek istediğini beyan etmiş ve şu maddeyi ekletmiştir: “Benim cenaze namazımı Londra'daki Osmanlı Büyükelçiliği'nin imamı kıldırsın."
Velhasıl Agnostik filozof Russell'ın dayısı da Sultan Abdülhamid'in kapsama alanına girmiştir sizin anlayacağınız.
Afrika'dan Çin'e Abdülhamid
Çin, Mançurya, Japonya ve Rusya dahil bütün Doğu'yu defalarca adım adım dolaşan Abdürreşid İbrahim ise bir başka yıldızıdır Sultan'ın.
Afrika Büyük Sahra'sını adımlayan ve Habeşistan Kralını İtalya'ya karşı direnişe geçmeye ikna ederek Libya'yı (Trablusgarb'ı) rahatlatan Sadık el-Müeyyed Paşa'yı ise takdirle ve tazimle anmak hepimizin borcudur.