1- CHP’nin 31 Mart’ta değişen tarihin akışını tek başına iktidar yürüyüşü ile devam ettirmesi.
2- AKP’nin kendisini allayıp pullayıp “Vallahi değiştim. Ben bozdum ben yaparım” demesi, kaçan seçmeni ikna etmesi.
3- CHP ve AKP’nin dışında üçüncü bir yolun şekillenmesi.
Dört ayın ardından zaten zayıf olan üçüncü seçeneğin büyük ölçüde ortadan kalktığını görüyoruz. Bu konuda en büyük başarı İYİ Parti’nin kurucu genel başkanı Meral Akşener’e ait. Öyle anlaşılıyor ki Akşener, 1990’lı yıllarda nasıl İçişleri Bakanlığı yaptıysa son yıllarda da öyle parti genel başkanlığı yaptı! Görünen yüzünün görünmeyen yüzünden daha derin olduğu bir genel başkanlık. Bu aşamadan sonra Akşener’le ilgili siyasal anlamda nasıl bir iddia ortaya atılırsa atılsın, “Olabilir” demek gerekir!
***
Dünkü yazımızda AKP ile MHP arasındaki derin mesajlara değinmiştik. Dün sabah güne başkent siyasetinin göbeğindeki bir telefonla başladık. Biz AKP’nin bütün ikna güçlerini kullanarak transfer sezonunu açtığı yazmıştık. İlk aşamada belediye başkanları bağlamında toplu alım yapıldı, devamına bakılacak. Yine ikna gücü olarak özellikle YRP’de siyaset yapanlara karşı onların katında da kabul gören din adamlarının devrede olduğunu vurgulamıştık. Bunların üstünde AKP’nin öncelikle şu başlığı işlediği konuşuluyor: