Amerika ile ilişkilerimize, daha doğru anlatımla,
Erdoğan-Trump diyaloğuna bakınca insanın aklına şu
şarkı geliyor:“Bırak böyle kalalım, bir dargın bir barışık.Nasıl
olsa dünyada bütün işler karışık.”
Bazen aralarından su sızmıyor, bazen birbirlerini vurmaya sopaları
yok.
Bazen, “İki ülke ilişkileri hiç bu kadar iyi olmamıştı”
demeçlerinden geçilmiyor, bazen atışmaların arasına BM barış gücü
şart hale geliyor.
Kim bilir belki de gerilim ve sarılma iki ülkenin iç politikasına
da iyi geliyor!
*** Ancak bu kez işin kara mizah
kaldıracak yanı yok. Suriye’de ABD ile Rusya’nın nüfuz mücadelesi
çevre ülkeleri de arkalarına alma girişimiyle atbaşı gidiyor.
Rusya, Türkiye ve İran’ı yanında tutmanın mekanizmalarını
geliştirdi. Hem Suriye’de gücünü arttır hem Türkiye’ye S-400
sistemleri satıp para kazan!
ABD bu; hiç Rusya Türkiye’ye silah satar da suskun kalır mı? O da
patriot sistemlerini masaya koydu. Rusya 2.5 milyar dolarlık
sattıysa ABD de 3.5 milyar dolarlık!
Ancak ABD’nin koşulu var. Diyor ki:
“Rusya’dan alacağın silahlar NATO sistemlerine uymaz... Asıl bize
uymaz. Sen S-400’lerden vazgeç, ben sana o parayı harcayacağın
silah bulurum!”
Ankara’daki Amerikan heyetinin ana konusu buydu.
Silah işinin ucundaki konu ise ABD’nin Suriye’den çekilme kararının
altındaki maddeler. YPG’yi büyütüp besleyen, 50 bin kişilik bir
ordu haline getiren ABD, “Türkiye’nin Kürtlere zarar vermesini asla
kabul etmeyiz” diyor. Bu yolla bölgede bir türlü başaramadıkları
Türk-Kürt çatışmasına “gel gel” yapıyorlar.