Klasik bir siyasal söylemdir; ülke içinde sıkışan lider, dış
sorun üretip dikkatleri o yöne çeker ve bu yolla güçlenmenin
çarelerini arar.
AKP hükümetinin, AKP cumhurbaşkanının ve AKP medyasının hep
birlikte Suriye’de Türkiye’ye yönelik büyük bir tehdit keşfedip
bunun hemen ortadan kaldırılması için harekete geçilmesini
istemesi, aklımıza nedense ilk bunu getirdi.
Suriye sorunu dün patlamadı. 2011 yılından beri yaşanıyor. AKP,
sorunun tam göbeğine oturarak durumu adım adım bu noktaya
getirdi.
Gelinen noktanın pek çok boyutu var. Ancak ilk boyut, 7 Haziran’la
bağlantılı. Seçim sonuçlarını irdelediğimiz yazıların çoğunda şu
saptamayı yapmıştık:
Erdoğan’ın oyununun ne olduğu henüz belli değil.
Şu aşamada ne tür bir oyun oynayacağına ilişkin ip ucu da
vermiyor.
Erdoğan, iktidarı değil kaybetmek, paylaşmak bile istemiyor. Bunun
için de akla gelen gelmeyen ne yapabilirse yapacak.
Türkiye’yi savaşa sokmak da buna dahil olabilir mi?
Ne yazık ki olabilir. Şu aşamada, sadece hükümeti değil, devleti de
avucuna almış gibi görünen Erdoğan, bunu da bir yöntem olarak
düşünebilir.
Savaş halinin koşulları tümüyle değişik. Dileriz bu konuda yazı
yazmak durumunda kalmayız.
***
Suriye sorununun öteki boyutu, bu ülkenin kuzeyinde oluşan son
durum.
Öyle anlaşılıyor ki Suriye’nin tümüne ilişikin planla kuzeyine
ilişkin plan parçalı. Biz kuzeyde kalalım. Ülkenin genel nüfus
yapısı içinde kuzeyde ağırlıklı olarak Arapların oturduğu
biliniyor. Bunun dışında başta Türkmenler ve Kürtler olmak üzere
değişik gruplar var. Merkezi yapının erozyona uğramasıyla birlikte
kuzey sürekli el değiştiriyor