Suriye’de Amerika’nın gizli-açık planlarıyla Rusya’nın Şam’dan
Tahran’a her kesime seslenen adımları arasında Türkiye’nin durumuna
baktığımızda akla ister istemez İsmet İnönü’nün
sözü geliyor.
İkinci Cumhurbaşkanımızın 134. doğum yıldönümünü selamlayalım. Kısa
öyküsüyle malum sözü anımsatalım. 1964 yılında ABD ile yaşanan
Johnson mektubu olayının yankıları sürerken
dönemin Sovyetler Birliği Türkiye-NATO ilişkinlerini gündeme
getirir. İnönü iki süper gücün gerek kendi aralarındaki rekabet ve
hesaplaşmasını gerekse Türkiye’nin iki ülke arasındaki konumunu
dikkate alarak şöyle der:
“Büyük devletlerle ilişkiler, ayıyla yatağa girmeye benzer...”
Tarih tekerrür etmez, tekemmül eder, ama benzer olaylar da benzer
sonuçlar doğurur.
Türkiye, ABD ile Rusya’nın Ortadoğu hesaplarının tam ortasında.
Rusya, Suriye’deki soğuk savaş döneminden kalan ağırlığını
artırarak devam ettirmek istiyor. ABD, soğuk savaşın bitiminde
yerleştirmeye çalıştığı, “ABD merkezli tek kutuplu dünya” planına
ortak istemiyor.
*** Geçen hafta sonu İsrail,
Suriye’nin güneyini bombalarken bir Rus keşif uçağını düşürdü.
Rusya’nın huyudur; böylesi mağduriyetlerden sonra mağduriyetin çok
üstünde kazançlar elde etmeye bakar. Bu olayda da öyle oldu. Rusya,
Suriye’de S-300 savunma sistemleri yerleştirme kararı aldı. Bu,
İsrail’in en son isteyeceği bir şeydi.
Güneyde bunlar yaşanırken kuzeyde de İdlib merkezli her şeye gebe
bir süreç devam ediyor. Erdoğan’la
Putin’in, Rusya’nın Soçi kentinde vardıkları
anlaşmanın yankıları sürüyor. Buna göre kuzeydeki “radikal cihatçı
gruplar” Türkiye tarafından temizlenecek, bölgedeki ılımlı muhalif
grupların öne çıkması sağlanacak.
Bunun Türkçesi şu:
Közden kestaneleri Türkiye alacak!
Kimin yiyeceği ise belli...