22 Mayıs Cuma günü sabaha karşı 04.00’te Ankara’dan ayrılıp
ertesi gün sabaha karşı 06.00’da dönmek üzere her şey dahil toplam
26 saatlik bir seçim çalışması için Londra’daydım.
Daha uçağa bindikten 1015 dakika sonra yanıma, uzun yıllar Londra
finans dünyasında çalışan bir Türk oturdu. Yol uzun, konu geniş;
bolca sohbet ettik. Gidişim CHP İngiltere Birliği’nin daveti
üzerineydi. Hem oradaki yurttaşlarımızın oy kullanması için
çalışacaktım hem de dışarıdan Türkiye nasıl görünüyor, sorusuna
yanıt arayacaktım.
15 - 16 saat içinde bunlar nasıl yapılabilir diye düşünürken, daha
uçakta bir dizi bilgi edindim. İngiltere’deki iş dünyası uzunca bir
süredir Türkiye’yi “hukuk sistemine güvenilmez, koyduğu
kurallar dengesiz uygulanan” bir ülke olarak görmeye başlamış.
Bunun sonucunda da Türkiye’de iş yapma fırsatı ortaya çıksa bile
danışmanlar, “Türkiye’de her şey göründüğü gibi değildir. Şu
anda öyle olsa bile 6 ay sonra kural değiştirirler, tüm
planlarınızı altüst ederler” uyarısında bulunuyormuş.
***
Gerek ziyaret ettiğim dört gazetede, gerekse her iki ülkeyi de
tanıyan kişilerle yaptığım sohbetlerde benzer izlenimleri
edindim.
Erdoğan’a ayrı bir pencere açmak gerekirse artık
onunla ilgili haberler medyada yer almıyormuş. Bu durumu şöyle
özetlediler:
“Erdoğan’ın iktidara geliş günlerinde ne söylerse haber oluyordu.
İngiltere kamuoyu onu reformcu, yeniliklere açık, Avrupa ile
işbirliğine hevesli bir lider olarak tanıdı. Bugünse artık Erdoğan
ne derse desin haber değeri taşımıyor.”
Bu tabloyu Erdoğan’ın diliyle betimlemek gerekirse şöyle
diyebiliriz: