Suudi Konsolosluğu’nda cinayet, sinema sektörünün de sahasına giren gizemli bir hal aldı. Şu ana kadar açığa çıkan bölüm senaryo olarak kaleme alınsa ilk tepki şu olurdu:
Senaristin hayal gücü hayli yüksekmiş. Bu kadar da uçulmaz ki! Arkadaş bundan sonra kurgu filmlerine de el atsın.
Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluğa girip çıkamadığı 2 Ekim’den 19 Ekim’e dek, her şeyi inkâr eden Suudi yönetimi, Kaşıkçı’nın öldüğünü kabul edip bunun üzerinden plan yapmaya karar verdi. Yaptıkları resmi açıklamaya göre, Suudi Arabistan’dan iki özel uçakla gelen 15 özel eleman Kaşıkçı’yı ülkesine dönmesi için ikna etmeye çalıştı, bu sırada arbede oldu, öldü.
Buna göre, Kaşıkçı aşırı sevgiden ölmüş görünüyor. Özel görevliler, vatan sensiz yapamıyor, demiş. Kaşıkçı reddetmiş.
Resmi açıklamadan gidersek, Kaşıkçı ölünce de cesedi kaybolmuş. 15 görevlinin arasında uçup gitmiş.
***
Suudilerin bu açıklamasını Trump inandırıcı buldu. Almanya, Fransa, İngiltere, “biraz eksik” buldu. Komşuları, Mısır, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, hatta Cibuti, “son derece yerinde” buldu.
Bitmedi, Körfez İşbirliği Örgütü, Arap Parlamentosu da resmi bir açıklama ile, “Suudi Arabistan haklıdır, en büyük güç sarayın aklıdır” dedi.
Bu kepaze, affedersiniz yelpaze, Kaşıkçı cinayetinin polisiye, adliye, hukuk aşamasından beklendiği gibi siyasi aşamaya geçtiğini gösteriyor.
Büyük oyun kurucu devletler, bu cinayetten kendilerine nasıl bir payın çıkacağı sorusunu en öne almış durumdalar.
Trump, Suudi Arabistan’ın başındaki Salman’a bodoslama girdi:
“Ben...