Suriye merkezli olarak beşinci kez bir araya gelen
Erdoğan, Putin ve
Ruhani’nin Ankara’daki buluşmasından çıkan
sonuçlar, Türkiye’nin çıkarları açısından olumludur.
Saray’da doluluk olduğundan mıdır, misafirler sandalyelerine
güvenmediğinden midir, zirve Saray yerine Çankaya Köşkü’nde
yapıldı.
Asıl olan sonuç... Üç lider de Suriye’nin toprak bütünlüğüne
gönderme yaptı. Putin’den sonra Ruhani de 1998 yılındaki Adana
Mutabakatı’nın önemini vurguladı. Suriye’nin tüm terör
unsurlarından arındırılması ortak hedef olarak benimsendi.
İdlib’den sığınmacı akınını durduracak bir ortam oluştu. Suriye’nin
toprak bütünlüğünün yanında toplumsal bütünlüğünün sigortası olacak
bir anayasa hazırlanması kararlaştırıldı. Aynı gün
Esad da BM’ye mektup yazıp, YPG’nin terör örgütü
olduğunu ilan etti.
Bütün yaşananlardan sonra, bu aşamaya gelinmesi şöyle
yorumlanabilir:
Bundan iyisi Şam’da kayısı!
*** Asıl olan bu noktadan sonrasını
iyi götürmek. Bunun için de bugüne kadar yapılan hatalardan ders
çıkarmak gerekiyor.
Suriye konusunda pek çok milat var. Türkiye açısından en önemli
milat, 29 Nisan 2011’de Hatay Yayladağ’dan 252 Suriyelinin
topraklarımıza girdiği gündü. O gün, can havliyle Türkiye’ye
sığınanlar ilk şunu söylediler:
“Arkamızda en az bin kişi var...”
O gün hemen sınırda önlem alıp, Suriyeli kardeşlerimizi orada
tutmak ve dünya kamuoyu ile durumu paylaşmak gerekiyordu.
Erdoğan bu noktaya 10 Eylül 2019’da geldi. Dedi ki:
“Türkiye’nin yeni bir göç dalgasını göğüslemesi mümkün
değildir.”