Seçmen genel anlamda üç duygu ile sandığa gider:
Umut, öfke, korku...
Bir ülke için en ideal olanı elbette halkın umuda dayalı olarak
sandığa gitmesidir. Türkiye ne yazık ki uzun zamandır umudun öne
çıktığı bir seçim süreci yaşamadı.
31 Mart yerel seçimlerine 13 gün kala, tablo şu:
İktidarın topluma umut adına diyebileceği bir şey yok. Bugüne kadar
verdikleri sözlerin çoğunu tutmadıkları gibi, sorunların daha da
içinden çıkılmaz hale gelmesine neden oldular. En somut örnek, AB.
İktidara geldiklerinde AB ile ilişkileri daha üst seviyeye
çıkaracakları sözünü verdiler. Tam üyelik için vade biçtiler. Geçen
haftaki haberler, AB ile ilişkilerin 2002’nin de gerisinde olduğunu
ortaya koyuyordu.
İktidarın Türkiye’nin önüne koyabileceği hiçbir somut hedef
olmadığını, dolayısıyla seçmeni de umuda dayalı olarak sandığa
taşıyamayacağını görüyoruz.
Geriye korku ve öfke kaldı...
*** “Ben gidersem ülke de elden
gider” diyerek oluşturmaya çalıştıkları “beka” sorunu tutmadı...
Seçmen bir yana iktidarın kimi sözcüleri bile böyle bir sorun
olmadığını vurguladıktan sonra eklediler:
“Kaldı ki beka sorunu ile yerel seçimin bir ilgisi yok...”
Bunun yanına şunları koydular:
“Millet İttifakı terör örgütleriyle bağlantılı...”
“Eğer Cumhur İttifakı kaybederse, teröristler işe alınır...”
Bunlar da tutmayınca Yeni Zelanda saldırısını seçim meydanlarında
canlı yayın eşliğinde en vahşi bölümlerine kadar gösterip, buradan
da çıkar umdular. Bunun devamına da muhalefeti ekleyerek, akıl
almaz bir yola girdiler.
...