Hafta başında Didim’de 15. yazarlar bulunmasının konuğuyduk.
Güzel bir yere gitmek için yapılan yolculuk da gezip görmeye
dahildir. Didim’e gidişin özellikle Söke’den sonrasını ayrıca
seviyorum. O uçsuz bucaksız yeşil denizi Söke Ovası, bitmesin
istersiniz. Dağlarından yağ, ovalarından bal akan Ege’nin en
verimli topraklarının ortasından geçen Menderes Irmağı da yeşil
gözlüdür. Kısa bir molada, bu bereketin üzerindeki insanlar
girdilerdeki pahalılığa dikkat çekip iktidara seslendiler:
- Neden bizden çok başka ülkelerin çiftçisini destekliyorsunuz?
İthalatın anlamı bundan başka bir şey değil ki!
*** Yazarlar buluşması dedik, ama
özü yazar-okur buluşması. Kitap yazanların, hele günlük yazı
yazanların her fırsatta okurla buluşması çok önemli. Beş saati aşan
buluşmada sadece Türkiye’den değil, dünyanın dört bucağından gelen
insanların elini sıktık. Yurtdışından gelenlerin çoğu Almanya’da
oturuyordu. Hayli dertliler. Şöyle diyorlar:
“Eskiden Almanlar için Türkiye’ye gelmek çok güzel bir şeydi.
Dönüşte bize genellikle pozitif anılarını anlatırlardı. Şöyle bir
tanım vardı; Almanlar ikiye ayrılır, Türkiye’yi görenler ve
görmeyenler. Görenlerin daha önceden olumsuz yargıları kırılırdı.
Şimdi bütün bunlar kalktı...”
Fransa, Hollanda, öteki Avrupa ülkelerinden gelenler de benzer
düşünceler paylaştılar.
Didim’e yaz tatili için gelenlerin yanı sıra dört mevsim kalanlar
da giderek artıyor. 10’a yakın Didim’e yeni yerleşmiş ya da
yerleşme kararı almış aile tanıdım. Bir mühendis Cezayirli eşiyle
gelmişti, bir başkası Rusla evlenmiş, Didim’e yerleşmiş.
Tatilcilerin iller yelpazesi hayli genişti. Eskişehir’den ge...