AKP iktidarlarının dokuzuncu Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin belli ki kürsüye çıkmadan önce, “atış serbest” talimatı almış.
Göreve geldiği 4 Haziran’dan beri eğitimin altını üstüne getiren Tekin, bakanlığının bütçe konuşmasında bütün perdeleri indirdi. 15 Temmuz 2016 miladından sonra laik, bilimsel eğitime karşı cephe alan örgütlerle yapılan protokolleri savunurken, sapla samanı birbirine karıştırıp yola aynen devam edeceklerini açıkladı.
Bu yolun sonu neresi?
Bakanı dinlerken aklımıza ister istemez 2000’li yılların başında FETÖ’yü öve öve bitiremeyenleri anımsadık.
“Ne istiyorsunuz hocaefendiden?” diye başlayıp onu göklere çıkaranları anımsadık.
FETÖ’yü dünya barışının mimarı, büyük önder olarak sunmaya kalkanları anımsadık.
***
Anımsanması, unutulmaması gereken ne çok şey var!
Bir hastane düşünün; yönetim diyor ki hastaları haftada bir gün mühendisler muayene etsin, bir gün mimarlar! Hızını alamıyor; arada bir muskacıların da ameliyata girmesini istiyor!
Böyle şey olabilir mi?
Gelinen noktayı örneklemelerle anlatmaya çalışıyoruz ama ne kadar benzetme yapsak yetersiz. Bir bakan eğitim için öğretmenlerin dışında, bakanlık uzmanlarının dışında yöntemlere başvuruyorsa bunun tarifi olabilir mi?
Dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin, ilerlemeye, gelişmeye ilişkin bütün adımların kökeninde eğitim vardır. İkinci Dünya Savaşı’nda kentleri, bütün altyapı yatırımları yerle bir olan Almanya’ya sorarlar:
- Bu yıkımı kaç kuşak sonra aşabilirsiniz?
Almanların yanıtı şu olur: